Ne çok güzel hasletleri feda etmişiz “modern dünya” uğruna… Adına “ilericilik”, “gelişmişlik” denen “modern” hayatın getirilerine! Gözümüz kapalı feda ettiğimiz ne çok güzellikler varmış… 

Ve modernizm nasıl da gözlerimizi boyamış sahte, bir o kadar da beyhude getirileriyle. Kana kalmışız gönülden; en sevdiklerimizi bile hiçe sayarak. Rabbi Zül Celal’in biz insanoğluna, özelde de biz kadınlara verdiği merhamet duygularını bile “modern” hayatın esaretine sunmuş ve bunu dahi bir “ilericilik” olarak kabullenip, öylece inandırılmışız. Felaket tellalı gibi kapımıza dayanan “modern” dünyayı tebessümle karşılamış, evimizin hatta yüreklerimizin en güzide kapılarını açmışız. Farkında olmadan, aile yuvalarımızın temellerine dinamitleri kendi ellerimizle yerleştirmiş, dağınık, bulanık bir hayatın ortasında bulmuşuz kendimizi ve çocuklarımızı… 

Oysa modern dünya, evvela İslam’ı karşısına alan bir sistemdi. İslami ve insani bütün güzel hasletleri yok etmeyi amaçlayıp; bunun için de, merhamet ve şefkat ummanı olan anneleri hedef almıştı. Modern hayatın dünyaya açılmasıyla, insanların ruh hali bozulmuş, maneviyatı çökmüş; tabiri caizse, insanlık içinden çıkılmaz psikolojik kaosun içine yuvarlanmıştır. Bu kaosun en başta ve en önemli kurbanı da şüphesiz toplumun temel taşı olan aile yuvaları olmuştur. Göz zevkine hitap eden envaı çeşit maddenin, annelerin beğenisine sunulması; farklılaşan bakış açıları ve beraberinde gelen inşa görünümündeki yıkımlar… Ve maalesef bu yıkımlar, esasında kadında bulunan merhamet ve şefkatin yanlış cihetlere odaklanmasının bir tezahürü oldu… 

Modern dünya; Allah Teâlâ’nın kadına verdiği annelik duygularının, şefkatin, merhametin yok edilmeyeceğini, ancak farklı cihetlere odaklayarak müspet duyguların yanlış yerde kullanılmasının mümkün olduğunu kavramış ve nitekim başarılı da olmuştur. Çocuğunun iç dünyasını tamamen unutup, fiziki gelişimine odaklanan annelerin, modern hayatın getirilerine yakalanmamış olduğunu söylemek mümkün değildir… Daha güzel bir gelecek adına, atılan binlerce adımın hemen hemen tümü maddiyata yönelik ve maddiyat odaklıdır. Daha fazla yedirme adına, sistemin ürünü olan reklamlar anneleri tüketim hastalığına sürüklemiş ve bundan bütün aile nasiplenmiştir… Ve ne yazık ki bugünün annelerinde beliren en belirgin özellik de; çocuğa nasıl daha fazla yedirebilirim, anlayışıdır. 

İslami yaşayış ve anlayıştan uzaklaşan bir toplumda anne olmak, hayırlı ve sağlıklı çocuk büyütmek hiç de kolay değildir… Zira modern dünya, tahminlerin ötesinde bir gelişim sağlamış; kadın, tüketim reklamlarıyla kuşatılmış, kadınla beraber aile yuvaları esaret altına alınmış ve kadının kuşatılmasından ötürü, çocuklar da ilgisiz ve merhametsiz büyümeye mahkûm olmuşlardır… Anne, bu kuşatılmışlığın ilk kurbanıdır… Kadın merhameti ile şefkati ile aile içi düzeni sağlayıcı bir varlık iken modern hayat, kendi sisteminin dünyaya hâkim olması için kadını yani anneyi hedef almıştır. Özellikle teknolojik ürünlerin oluşturduğu bağımlılıkla birlikte önce kadın ele alınmış ve akabinde çocukların hayatı zehirlenmiştir. Anne, kendi çocuğuna bir dakikalık bile zaman ayıramaz iken, teknolojik ürünlerle saatlerce zaman harcayabilmektedir. 

Esasında, bakıldığında burada çok yaman bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Anne çocuğun manevi ihtiyaçlarını görmezden gelip tamamen maddi olarak onu doyurmaya çalışmaktadır. Oysaki bir annenin çocuğuna verebileceği; maddi ihtiyaçlar(!) dışında hayati ve insani önem arz eden o kadar çok güzellikler vardır ki… Çocuğa verilecek İslami bir terbiyenin yanı sıra, çocuğun maneviyatını beslemek, ahlak ve kişilik kazandırmak adına çeşitli adımlar atmak, bu bağlamda çocukla zaman geçirmek, ilgilenmek, ahiretini kurtarma adına çaba sarf etmek, şeytanın hile ve desiselerine, nefsin doymak bilmeyen iştahına karşı kendisini frenleyebilmesi için eğitmek… Tüm bunlar çocuğa maddi ihtiyaçlardan daha fazla gerekirken; modern hayat annelerin şefkat ve merhametlerini yanlış yönlere çekerek, çocukları annelerin elleriyle zehirlemiştir. 

Teknolojinin getirdiği rahatlıkla beraber evlerimize, en önemlisi kalplerimize giren meşguliyetler, çocuklarımızla aramızdaki bağların kopmasına neden olmuştur. Birçok annenin şikâyet konusunda aynı noktaya değinmesinde bir tesadüflük yoktur. Zira annelerin güzel, faydalı olarak bilip inandığı modern dünyanın getirileri ile zehirlenmiş çocuklar var ortada. Çocuk, ne olduğunu dahi kavrayamadığı modern dünyanın ablukasına alınmış ve ne yazık ki bunun önünü açan da yine kadın olmuştur. Rengârenk tüketim reklamlarıyla çocuğun midesini doldurmaya çalışıp, manevi dünyasını boşluğa, isyana, günaha terk eden de yine kadındır. Çocuğun asıl yönlendirilmesi gereken cihetler kulak ardı edilmekle kalmadı, “gericilik- yobazlık” olarak da kabul edilir oldu. Modern hayatın akışına kapılan anneler; çocuğun ahretini kurtarması adına hiçbir adım atmaz iken, dünya geleceği uğruna nice şeyler feda edebilmektedir. 

Çok eski zamanlara gitmeden, sadece bundan yirmi yıl öncesi çocuklarıyla günümüz çocuklarını kıyasladığımızda ortaya korkunç bir tablo çıkıvermektedir. Günümüz çocuklarının merhametten, şefkatten, itaatten uzak bir kişiliğe bürünmüş olmasının en büyük sebebi, “modern hayatın” anneden çaldıklarıdır. Zira anneden annelik çıkarılırsa isyankâr ve itaatsiz bir çocuk kalır geriye… 

Bir annenin çocuğun yeme, içme ve giyimiyle ilgilenmesi elbette ki gereklidir; lakin yanlış olan bunu ana merkez olarak görüp, bu noktada yoğunlaşmaktır. Çocuğun fiziki gelişimi kadar, his ve duygu dünyasının gelişmesi, bu bağlamda kişilik kazanması da ilgi alanımıza dâhil olmalıdır. İslami bir terbiye ile insani duygular kazanmış bir fert yetiştirmek, modern dünyada yeri olmayan bir kazanımdır. 

Annelik duygularının köreldiği; evlatların vefasızlaştığı, aile yuvalarının ya tamamen ya da kısmen dağıldığı bu çağ; modern hayatın tüm getirilerinin menfi olduğunu kanıtlamaya kâfidir. Rabbimiz, biz annelere hayırlı, nurlu çocuklar büyütmeyi nasip eylesin… Bencil, isyankâr, günahkâr bir gençliğin müsebbibi kılmasın bizleri… (Âmin) 

Selam ve dua ile… 

Reyhan Güneş / Nisanur Dergisi - Mayıs 2015 (42. Sayı)

Editör: Haber Merkezi