Asur imparatorluğunun en güçlü zamanlarını yaşadığı dönemlerdi. Gücünün zirvesinde olduğunu Mısır’ı işgal etmesiyle göstermiştir. Elbette tek neden bu değildi. Mezarlıktan çıkarılan bir kadın ve kızının üzerinde ve yanında bulunan eşyalar devletin gücünü gözler önüne sermiştir. Altın takılar, fayans boncuklar, tunç bilezikler, kaliteli seramikler ve gümüş bir hızma…

Üçtepe höyüğünde yapılan kazılarda işte bunlar çıkmıştı.  Buradaki ilk kazılar Osmanlı devletinin hüküm sürdüğü 19. yy.da J. C. Taylor tarafından yapıldı. Höyükte II. Ashurnasirpal’in steli, Asur imparatorluğu ordusunun zaferinin bir işareti olarak dikilmiştir. Bu zaferin bir işareti olarak stelin ön yüzünde kabartmalar bulunmaktadır. Bu kabartmalarda Asur ordusunun düşmanlarını yenerken ve ganimet toplarken gösterilmektedir. Ayrıca Asur kralının zaferlerini gösteren Asur çivi yazısıyla yazılmış bir kitabe bulunmaktadır.

                II. Ashurnasirpal ve III. Şalmaneser’in stelleri Taylor tarafından bulunup British Museum’a bağışlanmıştır. Malum, höyüklerde bulunanların birçoğu oraya götürülmektedir.

Herhangi bir ülkenin topraklarında bulunan eserler, o ülkenin mirasını, geleneklerini ve kültürünü yansıtır. Bu eserlerin başka ülkelere götürülmesi demek, o ülkenin mirasını ve kültürünü gasbetmek demektir. Yurt dışına götürülen eserler, ekonomik olarak da o ülkeye zarar verir. Yeraltından çıkarılan eserler turizm, eğitim, madencilik gibi alanlarda gelir kaynağı olabilir. Bu eserlerin bir ülkede yok olması, eğitim ve araştırma gibi önemli olanakların da yok olmasına neden olur. Ve bütün bu saydıklarımın bir ülkede görülmesiyle tahmin edilemeyecek başka tehlikelerin ortaya çıkabileceği ihtimali… Anadolu’nun bu zengin coğrafyasını korumak elzemdir.

"Kültür, bir milletin kimliğinin temelini oluşturur.

                Sevgilerle.