Diyarbakır’ın Bismil ilçesindeki Ziyaret Tepe höyüğünde iki yıl önce kazılarda bulunan Asur tabletinin sırrı ortaya çıktı.
Hem tarihsel hem de dilbilim açısından, bölgedeki kazılar sırasında çıkarılan diğerlerinden ayrı bir yere sahip olan tablet, höyükteki sarayın alt kısmından çıkarılmıştı. Cambridge Üniversitesi’nden Dr. John Macginnis, tablette ismi geçen 60 kadının Asur İmparatorluğu Zağros Dağları etrafındaki bölgeyi istila ettiğinde getirilen ve sarayda çalıştırılan kadınlar olduğunu düşünüyor. Keşif, yazın yapılacak yeni kazılarla daha da heyecanlı hale gelecek.
 
10 yıldır kazılıyor
Ziyaret Tepe bölgedeki büyük höyüklerden biri ve ovadan 22 metre yükseklikte 3 hektarlık bir alana yayılmış halde. Kuzey taraftaki höyüğün (akropol) üç tarafında uzanan ‘aşağı şehir’ ise 29 hektarlık bir alanı kaplıyor. Ilısu baraj gölünün bölgenin büyük bir kısmını sular altında bırakacak olması nedeniyle 10 yıldır kurtarma kazı çalışmaları yapılıyor. Kültür Bakanlığı’nın desteklediği proje, Dr. Macginnis dışında, Akron Üniversitesi’nden Doç. Dr. Timoty Matney, Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kemalettin Köroğlu ve Mainz Üniversitesi’nden Dr. Dirk Wicke tarafından yürütülüyor.
Ziyaret Tepe arkeolojik kazı alanından iki yıl önce çıkarılan kil tabletteki yazının 2 bin 500 yıl önceye dayanan bir dil olduğu ortaya çıktı. Tabletin üzerinde Süryanice çivi yazısı ile yazılmış 60 kadın ismi var. Şimdiye kadar bilinmeyen bu dilin ve tabletin üzerindeki yazının sırrını kazı çalışmalarından sorumlu arkeologlardan biri olan Dr. John Macginnis BBC Türkçe’ye anlattı. Süryanice çivi yazısının şifresinin yüzyıldan fazla bir süre önce çözüldüğünü dolayısıyla tabletin üzerindeki yazıların okunabildiğini belirten Macginnis, kadın adlarının bir iki tanesi dışında geri kalanının bölgede bilinen dillerle hiçbir benzerlik taşımadığını ve bilinmeyen bir dil olduğunu söylüyor. Macginnis’e göre, iki yıl boyunca üzerinde çalıştıkları bu dil, hakkında bilgi olmayan, Asur İmparatorluğu’nun doğu bölgesine ait olabilir.
 
Dört ihtimal

Projede Marmara Üniversitesi adına görev alan Prof Dr. Kemalettin Köroğlu tablet hakkında şu bilgileri veriyor:
“Bu tablet sarayın bulunduğu odada ele geçti. Asur sarayında çalışan 60 kadının ismi yer alıyor. İki isim mükerrer yazılmış, bir tanesi de kırık, tam okunmuyor. Bu isimlerin bazıları bölge dillerine uygun. Biri eski İran isimlerine benziyor. Ancak diğerleri hiç bildiğimiz bir dilde değil. Dört ihtimal var. Asurlular hüküm sürdükleri 400 yıl boyunca 1.5 ile 4.5 milyon insani tehcir etmişler. Ticari, ekonomik, askeri nedenlerle yapılmış. Belki bu tehcir sırasında bilmediğimiz bir topluluk esir edilmiş olabilir. İkinci neden bölgede henüz tespitini yapmadığımız bir topluluk olabilir. Üçüncüsü aynı dönemde Elazığ bölgesinde Muşki diye bir toplum var ve bunların dilleri hakkında bilgimiz yok. Belki bu topluluğa aitler. Dördüncüsü de Diyarbakır bölgesinde Dicle’nin kuzeyinde yaşayan Şubriya isimli bir topluluk var. Bunların da yazılı belgeleri yok. Yerel dilleri olabilir diye düşünüyoruz. Yeni kazı döneminde tabletteki kadınların nasıl geldikleri bilgisine ulaşacak yeni tabletler bulmayı umuyoruz.”

Zengin bir coğrafyaya ışık tutacak
Doğu Anadolu Arkeolojisi ve Demir Çağı Kültürleri üzerine çalışmalarla tanınan arkeolog Nezih Başgelen ise tabletin önemini şöyle anlatıyor:
“Önemli bir Asur yerleşimi olan Ziyaret Tepe’de bulunan bu tablet Kuzey Irak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da oldukça karmaşık bir döneme ışık tutması açısından önemli bir tarihi belgedir. Özellikle M.Ö 13. yüzyıldan itibaren Asur kaynaklarında tabletin bahsettiği alanlarla ilgili bilgilere rastlanmaktadır. Örneğin başkent Asur’da bulunmuş bir tablette Asur Kralı I. Salmanassar’ın (M.Ö. 1263-1234) kendisine karşı ayaklanan ülkelere yaptığı sefer ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Diyarbakır yakınındaki Ziyaret Tepe’de (Tushan) bulunan bu tabletin ait olduğu süreç Urartu devletinin de önemli bir güç olarak geliştiği bir dönemdir. Bu alanın tarihi coğrafyasında Orta Toros ve Zagros Dağları arasında kalan bölgede batıdan doğuya doğru Geç Hitit devletleri; Orta Fırat bölgesinde Arami devletleri bulunmaktadır. Kumme ülkesi ise büyük ihtimalle Habur’un doğusundaydı. Van Gölü’nün güneyi ile Yukarı Botan Suyu’nun doğduğu yer arasında bulunan dağlık Hubuskia madencilik açısından stratejikti. Urumiye Gölü’nün batı kıyısında Gilzanu, Zagros Dağları’nın diğer yanında Parsua, Mana ve Amádája ülkeleri yer alıyordu. Bu ülkelerin dillerinin de farklı olduğu öngörülmekte ancak haklarında çok az şey bilinmekteydi. Bu açıdan Asur tarih yazıcılığının bize aktardığı bilgiler çok önemli. Tablette adları geçen kadınların bu ülkelerden birinden geldiğini rahatlıkla düşünebiliriz. Bu isimler üzerinde yapılacak araştırmalar yazılı kaynaklarda bugüne kadar adları geçmediği için tarihleri karanlıkta kalmış bu halkların kültürlerini ve tarihlerini aydınlatabilir.”

Editör: Haber Merkezi