Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır Şubesi, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcılarından Sait Şahin ve M. Bahattin Temel ile Gazeteci Fikret Gültekin hakkında verilen mahkûmiyet kararını kınamak amacıyla düzenlediği kitlesel basın açıklamasında, kararın, akıl ve izanla açıklanmayacak hukuksuzlukların son halkası olduğuna dikkat çekilerek, yapılan yanlışlardan ivedilikle dönülmesi çağrısında bulunuldu.

Yenişehir ilçesi Ofis Semtinde yapılan ve yoğun katılımın olduğu gözlenen basın açıklamasını Mustazaflar Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi Üzeyr Yuva okudu.

28 Şubat ve FETÖ yargısı tarafından kurulan kumpas davasında verilen cezaya sert tepki gösteren Yuva, FETÖ'nün düştüğü duruma dikkat çekerek, adaletten şaşanların nasıl bir sonla karşılaştıklarının görülmesi ve herkesin yaşananlardan bir ders çıkarması gerektiğini vurguladı.

Yuva, yaptığı açıklamada, "Adil-i mutlak olan Allah, hiçbir zulümden gafil değildir. 'Adil olun' emrini hiçe sayanlar, ilahi adaletin önünde bir gün hesap vereceklerini unutmamalıdır. Zulmedenlere meyletmenin neticesinde ilahi gazaba duçar olunacağı da bilinmelidir. 'Muhakkak ki Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.'(Nisa/58) Rengine, diline, etnik kimliğine, inancına bakılmaksızın insanlara adalet ile davranmak tüm iktidar sahiplerinin mükellef olduğu ilahi bir emirdir. Bu yükümlülük nisyan ile hükmünü yitirmediği gibi isyan kabul edilir ve adl-i ilahide cezayı müstahak kılar. Unutulmamalıdır ki; 'Kim zerre kadar bir hayır işlerse onun karşılığını görecek, kim de zerre kadar bir kötülük işlerse onun karşılığını görecektir.' (Zilzal/7-8) Peygamber-i Zişan'ın uyardığı gibi, ümmeti olan bizler de uyarıyoruz; 'Allah, dünyada insanlara azap edenlere azap eder." dedi.

"Mümine zulmetmek, Gayretullah'a dokunacak bir ameldir"

Söz konusu zulmün kabul edilebilir bir olay olmadığını vurgulayan Yuva, "Adalet çağrılarının çığlığa dönüştüğü bugünlerde; masumların haksız yere, hukuki olmayan uygulamalarla mahkûm edilmeleri veya uzun yıllardır mahpusların azad edilmemeleri kabul edilir bir olay değildir. Bize düşen, bu haksızlık karşısında iktidar sahiplerini uyarmaktır. Bizler iyiliği emretmek, kötülükten de men etmekle mükellef bir ümmetiz. Dünden bugüne dile getirdiğimiz, 'önce insan, öncelik adalet' sloganı, slogandan öte bir vaat, çağrı ve somut bir gerçekliktir. İnsan yaratılmışların en değerlisidir. Dünya ve içindekiler de o merkeze alınarak yaratılmıştır. Allah'ın kendine kul addederek müşerref kıldığı insana, hele de mü'mine zulmetmek, Gayretullah'a dokunacak bir ameldir." ifadelerini kullandı.

"Türkiye toplumu adaletin tecelli edeceği günü bekledi"

"Şunu vurgulamakta fayda var ki; adalet vadetmekle adil olunmuyor." diyen Yuva, "Bu gerçekliği son yıllarda yakinen gördük. Adil olmak, önce işi ehline vermek ve sonra onları denetlemekle olur. Liyakate göre oluşturulmayan devlet hiyerarşileri adalet dağıtmaz, zulmeder. Çağımızda bunun adı, kimi zaman bürokrasi zulmü olur, kimi zaman yargı zulmü olur. Bu ülke hep vesayet rejimleri gördü. Bu rejimlerin baskı ve zulmünü iliklerine kadar yaşadı. Emperyalizmin finanse ettiği darbeler ile hayatlar karartıldı. Ülke insanı, kendi topraklarının nimetinden faydalanmaya fırsat bulamadı. Hep kan hep acı hep gözyaşı... Nesiller bugünlere böyle geldi... İktidarlar, hep refah ve huzur vadederek iktidara geldi ama statükonun neferi oldu ve sistemin işleyen çarkıyla bütünleşti. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan ve 15 Temmuz bu ülkenin makûs talihinin önemli virajları oldu. 28 Şubat ve öncesi-sonrasındaki süreç ile 15 Temmuz yakın tarihimize damga vurdu. 28 Şubat sürek avında yaşanan zulümler ve oluşturduğu tahribat büyük mağduriyetler oluşturdu. Türkiye toplumu hep bu mağduriyetlerin giderileceği, adaletin tecelli edeceği günü bekledi... Ama hep bekledi. Fakat ne gelen oldu ne giden; ne arayan oldu ne soran. Sonra 15 Temmuz gecesi geldi. Bu ülkenin insanı, 'artık yeter.' deyip iman dolu bedenlerini tankların önüne set çekti, savaş uçaklarına bilendi. Artık her şeyin değişmesini, yeni bir Türkiye'yi hayal etti. O gece kumpasların deşifre olması ile gerçekler ortaya çıktı. İktidar sahipleri de tüm olup biteni gördü! Ve halka umut dağıttı. Bu gecenin hakkın ve hakikatin yerini bulması adına bir fırsat olduğunu duyurdu. Peki, sonra ne oldu?" şeklinde konuştu.

"Darbeciler mahkûm ama onların mahkûm ettikleri hâlâ mahpus"

Geçmiş yıllarda yaşanan mağduriyetlerin giderilmediği gibi yaşanan bu mağduriyetlere yenisinin eklendiğini vurgulayan Yuva, " şunları söyledi:

"Maalesef umutlara bile ket vuruldu. Yıllar süren zulümlerin sonlanacağı beklentisi suya düştü. Bu milletin geçmiş yıllarda yaşadığı mağduriyetler giderilmediği gibi, bunlara yenileri eklendi. 28 Şubatçılar öyle veya böyle yargılandı. Peki, onların brifingli yargı eliyle mağdur ettikleri ne oldu? Birçoğu hâlâ işlerine dönemedi, iade-i itibar olmadı ve kimisinin de hâlâ mahpuslukları devam ediyor. Darbeciler mahkûm ama onların mahkûm ettikleri hâlâ mahpus. Bu nasıl bir çelişkidir! Bitmedi... Maalesef aynı süreç 15 Temmuz'un failleri ve mağdurları için de geçerli... ABD destekli FETÖ darbe girişimi sonrası tertip ve kumpaslar bir bir deşifre oldu. Artık hak ve batılın rengi tüm gerçekliği ile ortadayken adalet tecelli etmeliydi. Kumpas davaları ile mahkûm edilenleri, Cumhurbaşkanı da görmüş! ve bunu dile getirmişti."

"Mahkûmiyet kararı akıl ve izanla açıklanmayacak hukuksuzlukların son halkası oldu"

FETÖ yargı unsurlarının açmış oldukları davaların karara bağlanıp yeni mağduriyetler oluşturulduğunu ifade eden Yuva, söz konusu mahkûmiyet kararının akıl ve izanla açıklanmayacak hukuksuzlukların son halkası olduğunu söyledi.

Editör: Haber Merkezi