Yürekler buruk, düşünceler firarda, hisler kifayetsiz, yaşamın tüm değerleri anlamsız sanki. 

Gözlerin oluşturduğu deryada, ya sevenler yüzer, ya acemiler boğulur ya da belirsizliğe akar, kim bilir belki de nehirler gibi coşar, yükseklerden çağlar kurumuş topraklara doğru. 

Bir çakmak gibi yakar elleriyle yeni bir heyecanı. Sonra hapsolur tutkulu düşlere. Çıkamaz hüzünlü parmaklıklar ardından. Belki bir kaç gün, bir kaç ay, bir kaç sene kim bilir belki ömür boyu süren hazin bir hikaye olur yürekte. Babadan evlada, toruna, duygusuz zannettiğimiz gelecek nesillere bile ulaşır sessizce. 

Bir hikaye yazılır sil baştan. Kahramanları yeni bir dünya kurar düşlerinde. Ya Sevgi diye dayatacak duygularına, ya yazmayı bırakır ya da ölmesine izin verir yeniden doğuşun. Ölüm kurtuluş kimisi için. Kimisi için de yok oluştur. İnancına göre yeniden dirilmektir belki de ölüm. 

*

Ayrılıklar hayatın bir parçasıdır. Ama her ayrılık bir yok oluş değildir. Kalan kalır hüznüyle. Giden gider derdiyle. Yaşayan yaşar kaderiyle. 

*

Hastalığın hayrını aramak, şifasına mazhar olmak kadar ehemmiyetlidir. Belki bir hastalıkla başlar sağlıklı günler. Belki bir hüzünle başlar huzurlu yarınlar. Belki bir savaşla başlar ebedi dostluklar. Hislerin alır seni götürür bir bilinmeze. Belki de bir görüşle hapsolur tüm benliğin ama esiri değilsin duyguların. 

*

Aklının alamayacağı düşünceler yorar insanı. İnce sızılarına feda eder bedeni. Kimse de sormaz nedir, nedeni? 

*

Bir şarkı çalınır radyoda. Ne söyleyeni bilirsin ne de şarkının adını. Ama sözleri alıp götürür derinlere. Müziği, ya ruhunu besler ya da zehirler bilmeden. Aynı şarkıyı bir daha dinlemek istemeyecek kadar bıkana kadar dinlersin. Ya telefonun şarjı bitecek ya da İnternetin. 

*

Yeni bir genç profili çizildi. Aynı profilin immütasyonu olmak için yarışır oldu herkes. Ya müziğin sesini açar dünyaya dinletmek için. Ya çıplak ayaklarla giyer ayakkabıyı. Ya dövmelerin gücüne inanıp her yerini yazar, çizer. Saygısızlığı bir başarı olarak görür. Ağzındaki küfürleri dua zanneder. Eleştiri her zaman karşısındakine. Kendisi sütten çıkmış ak kaşık sanki. 

*

Bir sigarayı yaktığında çakmak, zehirlenen bedeni küle çevirir. Bir de yanına alırsın şekersiz çayı. Dalarsın tutkulu düşlerin vaveylasında. Kulakları sağır eden bir sessizlik, dili yoran sözlerin suskunluğu, kokusunu ruhunun derinliklerinde saklayan bir çığlık dolaşır hayallerinde. 

Bir senaryosu olmalı insanın hayatında. Bir bakışında hayatın anlamını bir film şeridi geçirmeli gözlerinin önünden. Ne yaparsan yap her haliyle karşına çıkar dedirtebilmeli. Bir iyiliği bilen balık çıkar belki nasibinde. Bilmeyen yoksa bile Yaratan unutturmaz varlığını.

Filmin yönetmeni; inancın olursa hayatını inanç düzeyinde yaşarsın. Hislerin olursa, hislerin götürdüğü here yere gitmeye mecbur kalırsın. Duyguların olursa, adeta esiri olursun. Nefsin olursa kölesi olursun.

*

Bir amaç uğruna yaşamak, nihilist yaşamaktan efdaldir. İyi bir baba olma amacı, iyi bir eş, iyi bir evlat, iyi bir çalışan, iyi bir idareci, iyi bir yönetici, iyi bir insan olma amacı uğruna yaşamak iyilikle yaşayıp, iyilikle ölmek ve nihayetinde iyilikle hatırlanmak mükafat olur.

İyi bir insan idaeali etrafında birleşmeyen hiç bir amaç iyiliği hakketmez. İyi bir insan olmadan iyi bir baba, iyi bir evlat, iyi bir idareci, iyi bir doktor, iyi bir öğretmen, iyi bir çalışma, iyi bir işveren VS. olamazsın.

*

Artık yok gülüşlerin karşımda. Kafasını bir sağa bir sola eğmiyor karşımda ki. Ellerini uzatıp sevmiyor çeneden. Banklar sessiz bugün. Bir tane çay aldım tek şekerli. Bir de ince sigara. Yan masadan çakmak istemek bana göre değildi. Parçalara ayırıp attım dumansız izmariti. 

Ağaçlardan yapraklar düşmüyor bugün. Polanler damlamıyor kollarıma. Kaşınmıyor omuzlarım. Usulca ayakkarıma sokulmuyor kedi ve köpekler. Sivrisineklerin sesi yankılanmıyor kulaklarımda. Hiç bir şey dün gibi değil bugün. Ama yarın da bugün gibi olmayacak bilirim. Unutur dünden kalan hatıraları.

*

Hayatın bir günden ibaret olmadığını bilir sözlerim. 

Ya Veysel in tavırları ilham olur yazılarıma. Ya Mustafa nın elmalı sodası. Ya da bir kitaba sığmayacak hüzünlerin yaşandığı az ötede bir hastanenin acili. Sarhoş ve ayyaşların polise kafa tutmaları. Ya yarım yamalak Türkçesiyle kendini anlatır yabancı kadın. Beceremez alay konusu olur. Ya da haksızlığını bağırarak yok etmeye çalışan delikanlı abi. Hayatın tümüne yayılan karmaşalıklar bir anı oluyor yazılarımın paragraflarında.

*

Bir yazı olmuş sözler hayallerin derinliklerinde yaşamış gibi anlatır kendini. 

Ya okuyan anlar bir bir. Ya da yazan bilir yazdığını. Ya da ikisi de anlamaz. Sözlerin toplandığı bir toplama kampı olur duygular. 
.... 

Sevgi ile kalın 
Mehmet Sebih ALTUN