Anayasa değişikliğinden sonra cumhuriyet tarihinde ilk defa toplu görüşme değil, toplu sözleşme adı altında memur maaş zamları belirlenecek. Karşılıklı görüşülecek, istekler sıralanacak, karşı taraf kabul etmeyecek değişik bir alternatif öne sürülecek, olmadı ortası bulunacak, kurban alışverişlerinde gördüğümüz manzaralar gibi eller tutulacak ve alabildiğine eller sallanarak işin ortası bulunacak ve sonra kabul edilen miktar üzerinde yazılı sözleşme yapılacak. Bu toplu sözleşme, böyle olacaksa çok güzel ve buna kimsenin bir itirazı olacağını düşünmüyorum.

Hükümet memura ne kadar zam yapacak? Bu toplu sözleşmeden bir sonuç alınması mümkün değildir. Çünkü Ne kadar zam alınacağını, yapılan işin “toplu görüşme” mi, “toplu sözleşme” mi olduğu değil, başka etmenler belirler. Bu nedenle, asıl noktayı gözden kaçırıp, biçimle uğraşmak bazen anlamsızlaşıyor. Memur aylıklarının ne kadar olacağını belirleyen üç ana unsur vardır:1-Tarafların karşılıklı güçleri; 2- Hükümetin elindeki kaynak; 3- Devletin ve hükümetin tehdit algılaması. Karşılıklı güç de çeşitli alt başlıklarda incelenebilir. Memur kitlesinin örgütlülük düzeyi ne durumdadır; örgütlü memurun bilinci nasıldır; eylem alışkanlığı, yeteneği ve yapabileceği eylemin etkisi nedir; sendikal hareket birlik içinde midir; toplumun diğer kesimleriyle ne gibi ittifaklar kurulmuştur? Verilen Sendikal hakların ne derece yaptırım gücü vardır? Bunların hepsinin gözden geçirilmesi ve buna göre değerlendirilmesi lazım. Aksi takdirde yanlış sonuçlara ve anlamsız hayallere kapılırız.

Yaşananlar, görünenler, verilen sendikal haklara ve medyada yer alan açıklamalara bakılırsa toplu sözleşmenin sonucunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Hafızamızı biraz kurcalayalım. Şimdiye kadar toplu görüşme masalarının hangisinde memur sendikaları, kamuoyuna deklare ettiği isteklerini elde etmiştir. Veya hükümetin önceden ön gördüğü maaş artışının üstüne çıkabilmiştir. Toplu görüşmelerin hemen hemen hepsinde Hükümet ile yetkili sendikalar görüşmelere başlamış, her zaman ilk turda sendikaların bir kısmı masadan çekilmiş ve devam eden görüşmeler nihayetinde hep toplu görüşmeler anlaşmazlıkla sonuçlanmıştır. Sonunda her toplu görüşmede olduğu gibi sonsöz yine hükümete kalmış. Hükümetinde memurlara uygun gördüğü maaş artışı da her zaman olduğu gibi kıt bütçe imkânları zorlanarak bütçede uygun görülen makul meblağ olmuştur. Peki, Bunlardan yola çıkarak İlk defa yapılacak olan Toplu sözleşmenin bundan farklı olacağını söyleyebilir miyiz? Yoksa tarih tekrar tekerrür mü edecek?

Basında çıkan haberlere göre Maliye Bakanı Şimşek, mart ayı bütçe uygulama sonuçlarını açıklamak amacıyla düzenlediği basın toplantısında, memur maaş zamları için ellerinde fazladan kaynak olmadığını söyledi. Şimşek, "Memur maaş artışının makul olacağı ve bütçede ilave artışa neden olmayacağı kanaatindeyim" dedi, Çünkü aksi durumda ya ilave borçlanma yapılacağı ya da ilave tedbirler ve gelirlerle ilave yükün karşılanacağını söyleyerek, memura bütçedeki kaynakların üzerinde yapılacak her ilave zammın faturasının vatandaşa vergi olarak yansıyacağı mesajını verdi. Bu ne demek, sana ancak bu miktarda zam verebilirim fakat bunun üzerine çıkarsam vatandaşa yük olacak bunu da ben yapamam(!) fazlada bana yüklenme yoksa vatandaş ile karşı karşıya kalırız veya kalırsın. Ayrıca her ilave zam yeni vergi demek olduğu için açıkça sana verdiğimin fazlasını da zaten dolaylı olarak tekrar geri alacam demektir. Bu açıklamalardan sonra peki toplu sözleşmenin sonucunu tahmin etmek için kâhin olmaya gerek var mı? yok bence. Çünkü toplu sözleşmenin arifesinde bu tür açıklamalar toplu sözleşme görüşmelerini hem psikolojik olarak etkilemekte ve hem de toplu sözleşmenin sonucunu bize gösteriyor. Ayrıca Memurlara zam, gündeme geldiği vakit de bütçenin kıt imkânları olduğu, ellerinde fazla imkân olmadığı”olsa dükkân senin” mantığı ile de bir bakıma memurun vatan sevgisi ve fedakârlığı da sınanmaktadır. Fakat bazı kesimlere de sessiz sedasız %’lik oranına, bütçenin kıt imkânlarına bakılmaksızın ciddi manada maaş artışları yapılır ve hiçbir zaman da bütçenin kıt imkânları söz konusu edilmez her nedense.

SONSÖZ: Memur Sendikalarının kamuoyuna deklare etmiş olduğu ve toplu sözleşme masasına getireceğini söylediği mali ve sosyal hakların bir kısmı; “2012 yılı için yüzde 16, 2013 yılı için yüzde 14’ lük maaş artışı, Ek ödemede öğretmen ve öğretim elemanı için 50 puan (314 TL) artış yapılması, Yüzdelik artışlara ek olarak 2012 yılı için 120 TL, 2013 yılı için 80 TL seyyanen zam verilmesi, çocuk yardımı ve aile yardımın artırılması, 1. dereceye yükselen daire başkanları, grup başkanları, fakülte sekreterleri, şube müdürleri ve öğretmenlerin ek gösterge rakamlarının 3600’e çıkarılması, Ek Ders saat ücretinin 15TL’ye çıkarılması ve gelir vergisinde muaf tutulması… Vs” şeklinde sıralayabiliriz. Umarım toplu sözleşme görüşmeleri memur sendikalarının istekleri ve memurlarımızın beklentileri doğrultusunda sonuçlanır ve burada zikrettiğim hususların hiç biri gerçekleşmez ve ben yanılırım.

Selam ve dua ile

 

 

                                                                                              Cüneyt AKKUŞ

                                                                                              Eğitim Yöneticisi