İngiltere’de yayın yapan Middleeasteye internet haber sitesinin Ortadoğu muhabiri Alex McDonald’a konuşan HÜDA PAR Diyarbakır İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu, Çözüm Sürecinde hükümetin yanlış yol izlediğinin altını çizdi.

Tanrıkulu, “Çözüm sürecinden önce de, sonra da HÜDA PAR olarak Kürtlerin temel haklarının verilmesi gerektiğini, bunu sadece PKK ile görüşmenin yanlış olduğunu söyledik, hala söylüyoruz. Çünkü Kürtler sadece PKK’den oluşmuyor. Kürtlerin siyasi partileri, sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderleri var. Kürtlerin tüm kesimleriyle görüşmenin en doğru yol ve yöntem olduğunu söyledik.” dedi.

Kemalist rejim tarafından Kürtlerin gasp edilmiş en temel haklarının verilmesinin PKK’nin silah bırakması şartına bağlanamayacağını dile getiren Tanrıkulu, “Kürtlerin en temel haklarını PKK’nin silah bırakması şartına bağlamak ne bu hükümetin ne de başka birinin hakkı değildir. Yani PKK silah bıraksın veya bırakmasın, Kürtlerin en temel haklarının bir an önce verilmesi gerektiğine inanıyoruz.” dedi.

Devlet süreç hatırına PKK’ye hep göz yumdu

Kendisine yöneltilen bir soru üzerine çözüm sürecinde PKK tarafından gerçekleştirilen kaotik eylemlere değinen Tanrıkulu, “PKK’nin saldırıları iki buçuk yıldır devam ediyor. Çözüm süreciyle beraber asker ve polis ile PKK militanları arasında büyük çapta bir çatışma olmadı ama bu süre içinde PKK, muhaliflerini sindirme amaçlı, ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerde bulundu. Mesela yol kesmeleri, şantiye basmaları, iş araçlarını yakmaları, halkımıza hizmet eden kurumların hedef alınması v.s. gibi eylemler bu süreçte yapıldı. Hatta daha çok yapıldı. Çözüm sürecinden faydalanan PKK, silahlı unsurlarını dağdan şehirlere, ilçelere, köylere silahlı olarak indirdi, gezdirdi ve bu yönde propagandasını yapıp halkı baskı altına aldı. Polis ve asker ise bunu görmezden geldi.” ifadelerini kullandı.

PKK, muhaliflerinin gözlerini oyup vücutlarına naylon damlattı

İngiliz muhabirin “PKK ne yapıyordu” sorusu üzerine PKK’nin muhaliflerini yok etmek için bazılarını kaçırıp akıl almaz vahşi yöntemlerle katlettiğini söyleyen Tanrıkulu şu ifadelere yer verdi: “PKK ortaya çıktığında ilk olarak kendisi gibi sol düşünceye sahip olan muhaliflerini baskı ve şiddetle ortadan kaldırdı. Ardından İslami camiaya yöneldi. Diğerleri gibi İslami camiayı da yok edebileceğini düşündü. Ancak yok edemedi. İslami camiaya yöneldiğinde çok vahşi bir şekilde cinayetler işledi. PKK’nin propagandasını yapmadıkları için öncelikle imamları kaçırdı ve katletti. Kaçırdığı muhaliflerinin bazılarının gözlerini oyup vücutlarına naylon damlattı, vahşiyane bir şekilde katletti.”

PKK Bölgede tek güç olmak istiyor

PKK’nin baskılarını çözüm süreciyle beraber tekrardan arttırdığına vurgu yapan Tanrıkulu, “PKK bölgede tek güç olmak istiyor. Kendisi dışında kimseye hayat hakkı tanımak istemiyor. Biz 2004-2012 yılları arasında sivil toplum kuruluşları olarak faaliyette bulunduğumuz süre içerisinde PKK bize 200 civarında saldırıda bulundu. 2012’de parti olarak sahaya inip siyasi çalışmalara başladığımızdan 2015’e kadar ise PKK bize 400’e yakın saldırı gerçekleştirdi ve 20’ye yakın üyemizi katletti.” ifadelerini kullandI.

Bize türlü türlü iftiralar attılar

PKK tarafından her dönemde kendilerine sürekli iftiralar atıldığını da dile getiren Tanrıkulu: “PKK halkın nazarında bizi şeytanlaştırıp yok etmek amacıyla her dönemde bizi farklı farklı ve alakasız yapılarla ilişkilendirerek halkın bize olan teveccühünü kırmaya çalıştı. STK olarak faaliyetlerde bulunduğumuz zamanlarda, kendi kamuoyuna “BDP/HDP’nin önünü kesmek için kullanılan güçler” diyordu bizim için. Parti olarak kurulduktan sonra da bize “İran tarafından finanse ediliyor” dediler. El-Nusra hareketi ortaya çıkınca bizi Nusracı yaptılar. Sonra AK Particidirler dediler. IŞİD ortaya çıkınca da bizi IŞİD’ci yapmaya başladılar. Medyada veya kamuoyunda en son olarak bilinen en kötü ve  dışlanan kim ise bizi ona isnad ediyorlar.” açıklamasında bulundu.

Batı Arap baharını desteklemedi

İngiliz muhabirin Arap baharı olarak bilinen süreçle ile ilgili sorusunu da yanıtlayan Tanrıkulu şunları kaydetti: “Tunus, Libya ve Mısır baharını Batı desteklemedi. Çünkü İslami referans ağırlıklıydı. Mesela Mısır’da ilk kez halk iradesiyle seçilen Mursi’nin düşürülmesi, on binlerce insanın katledilmesini ve hapse atılmasını Batı dünyası görmezden geldi. Hatta Mısır’daki darbeye hala darbe demeyen ABD ve Avrupa ülkeleri var. Batının bu ikiyüzlü politikalarından dolayı Ortadoğu halklarının Batı’ya güvenleri kalmadı.”

IŞİD’in pratiği ne İslami ne de insanidir

İngiliz muhabirin IŞİD’i nasıl görüyorsunuz sorusunu da yanıtlayan Tanrıkulu, “Ne düşünce olarak ne de pratik olarak IŞİD’le bir benzerliğimiz yoktur. IŞİD’in ortaya çıkmasıyla beraber medyada çıkan bazı görüntülerinden dolayı IŞİD’in tekfir düşüncesinin İslam’a zarar verdiğini, pratiklerinin ise ne İslami ne de insani olduğunu açıkça beyan ettik.” ifadelerini kullandı.

PKK Tüm Kurdi Gruplara Sorun Çıkarıyor

PKK’nin hemen hemen tüm Kürdi gruplarla sorun halinde olduğuna dikkat çeken Tanrıkulu sözlerini şöyle sürdürdü: “Çözüm sürecinden yararlanan PKK, binlerce elemanını Kuzey Kurdistan’dan Rojava’ya YPG’ye gönderdi. Kürtlerin içerisinde İran Kürdistanı dahil olmak üzere en eski siyasi yapı Barzani’nin KDP’sidir. Fakat YPG buradan giden silahlı unsurların da yardımıyla oradaki başta KDP olmak üzere hiçbir muhalifin silahlanmasına, örgütlenmesine izin vermedi. PKK gibi Marksist ve Leninist düşünceye sahip olan YPG elindeki silah gücüyle İslami düşünceye sahip olan oradaki tüm gruplara ve halka baskı uygulayarak muhaliflerinin oradan çıkmasını sağladı. PKK’nin bu baskıcı ve zorba tutumundan dolayı Kürtlerin bir kısmı ÖSO’ya, Ahraruş Şam’a ve  Nusra’ya, bir kısmı da IŞİD’e katıldı. Yine yüzbinlerce insan Güney Kürdistan’a gitmek zorunda kaldı. 2013 yılında PKK’nin ENKS ile yapmış olduğu Erbil anlaşması vardı, o anlaşmayı da uygulamaya koymayınca o insanlar orayı terk etmek zorunda kaldı. IŞİD Güney Kürdistan’a, Şengal’e ve Rojava’ya saldırmaya başlayınca bunlar feryadu figan etmeye başladılar. IŞİD’le baş edemeyeceklerini anlayınca Güney Kürdistan ve Türkiye’den yardım istemeye başladılar. TC devletinin ve AK Parti hükümetinin koridor açması ve Peşmerge’nin ağır silahlarla oraya gitmesi sonucu IŞİD püskürtüldü ama PKK medyası sanki bunlar olmamış gibi AK Parti ve Barzani’ye düşmanlıklarını devam ettirdiler. Şu anda bile 5 bin eğitilmiş silahlı Peşmerge Güney Kürdistan’da  bekliyor. YPG oraya girmelerini engelliyor, YPG elbisesi giyeceksiniz diyor, bu derece bir baskı var.”

Suriye’de Taş üstüne taş kalmadı

Suriye’de insanlar yeni yeni ayaklanmaya başladığı zaman orada çıkacak bir iç çatışmanın kimseye fayda vermeyeceğini açıkladıklarını dile getiren Tanrıkulu, sözlerine şöyle devam etti: “Suriye meselesine gelince, Suriye biraz farklıydı. Irak tecrübesinden bunu söyledik. Siyasi noktada atılacak olan adımlar, uzlaşı yoluyla atılacak adımlar var dedik. Fakat bu söylediklerimiz göz ardı edildi ve iç çatışma sürecine girildi. Gerek iç, gerekse dış dinamiklerin kendi menfaatlerini öncelemelerinden dolayı Suriye’de iç savaş çıktı ve şu ana kadar 300 bin insan katledildi, taş üstüne taş bırakılmadı.”

Öcalan Suriye’deki Kürtlerin durumunu hiç gündem yapmadı

Suriye’de yaşayan Kürtlerin halini, Öcalan’ın çok iyi bildiği halde hiç dile getirmediğine dikkat çeken Tanrıkulu, “Suriye’deki Kürtlere gelince daha önce büyük bir kısmına Esad tarafından kimlik bile verilmiyordu. Çok kötü ekonomik koşullar ve sosyal adaletsizlik altında yaşadılar. Siyasi alanda ise Kürtlere örgütlenme hakkı verilmedi. Zaten diktatörlerin hakim olduğu yerde onların dışında kimse örgütlenemez. Abdullah Öcalan yıllarca Suriye’de kaldı. Askeri olarak; silah, lojistik, eğitim ve maddi olarak Hafız Esad tarafından desteklendi. Ama Öcalan Suriye’deki Kürtlerin bu durumunu hiç gündem etmedi. Esad rejiminin zulümlerine sessiz kaldı.” ifadelerini kullandı.    KAYNAK:  (İLKHA)

Editör: Haber Merkezi