İYARBAKIR - Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB), özellikle doğu ve güneydoğu illerine yönelik yeni bir proje başlatıyor. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın duyurduğu "Seyda" projesiyle toplumda sözü geçen medrese çıkışlı Seydalar ve fahri imamlar sınavda başarılı olmaları durumunda sözleşmeli imam hatip olarak Diyanet İşleri kadrosuna alınacaklar. Ayrıca sınavda başarılı olanların belli bir süre kurs sürecinden de geçecekleri öğrenildi. 

Bölgede medrese geleneğinin halen yaşadığını ve köklü bir gelenek olduğunu dile getiren Diyanet Sen Diyarbakır Şube Başkanı Ömer Evsen, Medrese âlimlerinden faydalanmak için böyle bir projenin devreye sokulmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi. Din Bir Sen Diyarbakır Şube Başkanı Cüneyt Özmen ise bu projenin geç kalınmış bir proje olduğunu dile getirdi.
 
Darul İlim Derneği Genel Başkanı Mehmet Özer, "Medrese çıkışlı Seydalarımız yıllarca ihmal edildiler, birçoğunun fahri belgeleri yok. Yani ilme sahiptirler ancak herhangi bir yerde görev yapmıyorlar. Yapılacak sınavda fahri imamlık belgesi şart koşulmaz ise birçok fahri imam başarılı olacaklar" dedi.
 
İmam Hatip Mezunları yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı İbrahim Gökdemir, Medreselerde yetişen, din âlimi/din görevlisine resmi statü tanınmalarına yönelik yasal düzenlemelerin yapılmasını talep etti.
 
Projenin Arka Planı İrdelenmesi Gerekiyor

Söz konusu proje hakkında İLKHA'ya açıklamalarda bulunan Mustazaf Der Genel Başkanı Av Hüseyin Yılmaz, 100 yıldır rejimin toplum mühendisliğini yaptığını ve imamları da bu dönüşümün birer elemanı olarak gördüğünü ifade ederek, Müslüman halkın sisteme entegre edilmesi görevinin imamlara verildiğini, bunu yerine getirmeyen imamların ise görevden atıldığına dikkat çekti ve artık Diyanet İşleri Başkanlığı'nın özerk olması gerektiğini savundu.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın başlattığı söz konusu projenin arka planının iyi irdelenmesi gerektiğini belirten Mustazaf Der Genel Başkanı Av Hüseyin Yılmaz, Diyanetin eskiden beri açtığı kadrolarla fahri imamları çeşitli sınavlarla kadrolaştırdığı, ancak şimdiki projenin ise daha kapsamlı olduğunu söyledi. Yılmaz, "Her ne kadar Türkiye genelinde uygulanacak bir proje olarak söylense de, bölgemizde oturan Seydaların, bir şekilde diyanetin kadrosuna alınıp istihdam edilmesi amaçlanıyor. Bu istihdamı yaparken gerçekten bir boşluğu doldurmak için mi, yoksa bilemediğimiz veya halktan gizlenen bir proje kapsamında mı yapılıyor? Bana göre bunun sorgulanması lazım… Basına düşen bir kısım haberler incelendiği vakit, sistemle entegre olmuş kişilerin alınacağı, ancak kendilerine göre radikal gördükleri kişilerin alınmayacağı ve özelikle isim verilerek 'Hizbullah'ın sızmaması için gerekli tedbirlerin alınacağı' şeklindeki açıklamalar geçiyor. Burada gerçek niyetin, Seydaları istihdam etmek, onları sıkıntıdan kurtarmak ve ilimlerinden istifade etmek olmadığı anlamı çıkmaktadır. Burada amaç, bölgedeki İslami gelişmeleri ve sistemin yanlışlarını dile getiren İslami camiaların önünü kesmek ve halkın bu konuda bilinçlenmesini, bilgilenmesini, hak arama talebini bu imamlar vasıtasıyla engellemek olarak karşımıza çıkıyor" dedi.
 
Endişelerimiz Var
Sistemin, Müslüman halkın insani ve İslami taleplerini yerine getireceğine kendi mevcut yapısını koruyarak halkı sistemle barıştırma projesini devreye soktuğunu ifade eden Yılmaz, bu çerçevede değişik dönemlerde çalıştayların düzenlendiğini söyledi. Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü; "Sistem İslam ile barışacağına, halk sistemle barıştırılmak isteniyor ve yıllardır bu konuda değişik çalışmalar yürütülüyor. Ensesine vurup ekmeği elinden alındığında ses çıkarmayacak bir hale nasıl getirebiliriz projeleri var. Bizler, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın duyurduğu 'Seyda' projesinin bu amaç doğrultusunda yapılacağı endişesini taşıyoruz. Umarız böyle bir şey değildir, çünkü böyle bir proje yanlış sonuçlar doğuracaktır. Ayrıca daha önceki imam alımlarında büyük haksızlar yaşandı. Geçen yıl yeterlilik sınavında torpil iddialarını basından sıkça duyduk. Bu sınavın da bunun gibi olma ihtimali var. Onların deyimiyle radikal söyleme sahip olan imamlara, sistemle barışık olmayanlara, İslami camia ve cemaatlere karşı diyanet aynı TSK gibi çok sıkı bir disiplin uygulamaktadır. En ufak bir soruşturma geçiren imamları işten atmaktadır. Tabi işten atarken de 'soruşturma geçirdiği için işten atıyorum' demiyor, 'akidesi bozuk' olmakla suçlayarak işten atıyor. Bu kafa yapısına sahip olan Diyanet Teşkilatının hangi amaçla bu projeyi devreye sokacağının sorgulanması gerekir. Eğer bu proje, fahri ve medrese kökenli imamları maaşa bağlamak suretiyle sistemin istediği şekilde konuşturmak ve halktaki İslami uyanışın önünü almaya yönelik ise çok yanlış bir projedir. Tabi bekleyip göreceğiz. Sistem 100 yıldır bu halka zulmediyor, artık bu zulümlerinden vazgeçmesi gerekiyor."

 
Yandaşlık Değil, Liyakat Esas Alınmalı
100 yıldır rejimin toplum mühendisliği yaptığını ve imamları da bu dönüşümün birer elemanı olarak gördüğünü ifade eden Yılmaz, Müslüman halkın sisteme entegre edilmesi görevinin yine imamlara verildiğini ve bunu yerine getirmeyen imamların görevden atıldığına dikkat çekti. Artık Diyanet İşleri Başkanlığı'nın özerk olması gerektiğini ifade eden Yılmaz, söz konusu proje çerçevesinde yapılacak olan sınavların yandaşlık esasına göre değil, liyakat esasına göre yapılmasını istedi. Her imamın, kendi hutbesini kendisinin hazırlaması gerektiğini belirten Yılmaz, çevresindeki sorunları dile getirerek çözüm üretmesini ve Kuran'i doğruları rahatça dile getirmeleri gerektiğini söyledi. Yılmaz, Kürtçe vaaz ve hutbenin verilmesi için Diyanetin yasal düzenleme yapmasını talep etti.

 
1000 İmam Kuruma Kazandırılacak
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu projeyi bir yıldır devreye soktuğunu ifade eden
Diyanet Sen Diyarbakır Şube Başkanı Ömer Evsen, proje kapsamında yaklaşık 1000 imamın kuruma kazandırılacağını söyledi. Evsen, "Özelikle bölgemizde medrese geleneği hala yaşayan köklü bir gelenektir. Medrese âlimlerimizden faydalanmak için böyle bir projenin devreye sokulması çok olumlu bir gelişmedir. Bu tür çalışmaların önümüzdeki dönemde üniversitelerde, özellikle ilahiyat fakültelerinde yürütülmesiyle çok olumlu sonuçlar alınacağını düşünüyorum" diye konuştu.

 
Fahri İmamlar Görev Almaya Layıktırlar
Darul İlim Derneği Genel Başkanı Mehmet Özer, eskiden beri halkın medrese çıkışlı imamlara, Seydalara daha çok önem verdiğini ifade ederek, tüm meselelerini bu Seydalar yoluyla çözdüklerini söyledi. Özer, "Diyanet İşleri Başkanlığı, eskiden beri bu tür Seydalardan istifade ediyordu, ancak daha sonra okul şartı getirilince bu Seydalarımızdan artık istifade edilemedi. Ama yine de birçok Seydalarımız köylerde ders vermeye devam ettiler, ancak maddi olarak biraz sıkıntı yaşadılar. Geçen yıl Şanlıurfa'da bu fahri imamlara yönelik bir sınav yapıldı ve başarılı olanlar şuan görev yapıyorlar. O zaman Diyarbakır'dan 3 kişi kazanmıştı. Şimdi ise bu çalışmanın biraz daha genişletilmesi amaçlanıyor. Ancak şöyle bir sıkıntı var; Seydalarımızın fahri belgeleri yok. Yani ilme sahiptirler ancak herhangi bir yerde görev yapmıyorlar. Yapılacak sınavda fahri imamlık belgesi şart koşulmaz ise birçok seyda başarılı olacaklar. Nitekim bu imamlar görev almaya layıktırlar" dedi.

 
Geç Kalınmış Bir Projedir
Bu projenin geç kalınmış bir proje olduğunu dile getiren Din Bir Sen Diyarbakır Şube Başkanı Cüneyt Özmen, medrese çıkışlı Seydaların kadrolaştırılması yönünde birçok beyanlarının var olduğunu söyledi. Özmen, "Toplum bu Seydalarımıza çok önem vermektedirler, ayrıca bu âlimlerimiz sadece tedrisat ile uğraşmıyorlar, toplumun tüm sorunlarına eğiliyorlar. Onun için bu Seydalarımızın kadrolaştırılması onlar açısından bir kolaylık olacaktır. Diyanetin bu projesi geç kalınmış bir projedir ve bizler sendika olarak destekliyoruz" dedi.

 
Medreseler Yasal Statüsüne Kavuşturulmalı
İmam Hatip Mezunları yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı İbrahim Gökdemir ise, bu projeyi, Diyanet teşkilatının yeniden yapılanması açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi. Gökdemir sözlerini şöyle sürdürdü; "Cumhuriyet dönemi inkılâplarının sonucu laik eğitim sistemine geçmemizle birlikte medreselerin kapısına kilit vurulmuştur. Fakat yüzlerce yıllık geleneği bir çırpıda bir kenara atmak çok mümkün olmamıştır. Ülkemizin tüm bölgelerinde medrese usulü eğitim-öğretim faaliyetleri tüm olumsuzluklara rağmen devam etmiştir. Bu güne kadar Medreseler, yüzyıllarca süren etkinliğiyle toplumun manevi, sosyal hatta siyasi yapısına yön veren kurumlar olmuştur. Topluma İslam'ın emirleri doğrultusunda yön veren bu kurumlar, yetiştirdikleri âlimlerle sosyal ve siyasi yapının şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Toplum üzerinde derin bir iz bırakan Medreseler yeniden ihya edilip eski fonksiyonuna kavuşturulması, medrese eğitimi veren kurumların acilen yasal statüsüne kavuşturulmasıyla mümkündür. Medreselerde yetişen, din âlimi/din görevlisine resmi statü tanınmalarına yönelik yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu çerçevede bu medreselerdeki diplomalar geçerli hale getirilerek, din görevlisi ve İmam-Hatip Liselerinde Meslek dersleri öğretmenleri olmalarına yönelik yasal hak tanınmalıdır." (M. Salih Keskin - İLKHA)
Editör: Haber Merkezi