DİYARBAKIR - Diyarbakır`da buluşan kanaat önderleri, sosyal problemlere çözüm önerileri geliştirmek, bölgedeki cehaleti eğitim yoluyla gidermek ve medreseleri yeniden ihya ederek sistematize etme konularında fikir birliğine vardı. Seydalar, öğrencilere Türkçe, Arapça, Farsça, İngilizce ve Kürtçe dillerinde dini eğitim verilmesi gerektiğini vurguladı.

Diyarbakır İlim Eğitim Kültür Dayanışma Vakfı (İLEKDAV)`nın düzenlediği `Ulema İstişare` toplantısının ilki, Miryıldız Düğün Salonu`nda yapıldı. Toplantıya; aralarında Seyda Hüseyin Elçi, Molla Said Texikî, Molla Şerif, Molla Hıdır, Molla Sadullah Hatipoğlu, Molla Fevzi Güzelsoy, Molla Said Önen, emekli müftüler Mehmet Bilici, Said Ergin, Mehmet Salih Ocak, müftü, öğretim üyesi ve dekanların da bulunduğu 400`e yakın kanaat önderi katıldı.

Toplantı, Kur`an-ı Kerim okunmasıyla başladı. Toplantıda, `hoş geldiniz` konuşmasını, vakfın yönetim kurulu üyesi Kutbettin Akdemir yaptı. Toplantıda, Melle Vezir Aslan, medreselerin durumu ve geleceği konulu bir tebliğ sundu. Aslan, konuşmasında, medreselerin Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sas) döneminde açıldığını ve 14 asırdır eğitimlerine devam ettiğini söyledi. Aslan, medreselerin 4 halife dönemindeki durumlarından günümüze kadar olan süreci anlattı.

"FEDAKÂR ÂLİMLER AHIR VE SAMANLIKLARDA DERS VERMEYE DEVAM ETTİ"

İLEKDAV Başkanı M. Tayyip Elçi ise medreselerin durumu ve geleceği ile ilgili sunduğu tebliğinde, medreselerin İslam tarihi boyunca büyük hizmet yaptığını ve büyük dahiler yetiştirdiğini söyledi. Elçi, mezhep imamları, Buharîler, Gazaliler, Nevevîler ve Bediüzzamanlar`ın bu medreselerde yetiştiğini ve dünyaya aydınlık saçtığını kaydetti.

Tarih boyunca medreselerin, hem devletin hem halkın desteğiyle geliştiğini anlatan Elçi, Osmanlı`nın son dönemlerinde bazı gevşeme ve problemler yaşandığını ve Islahat-ı Medaris gibi bazı programların uygulandığını hatırlattı. Medreselerin, 1924 yılında Tevhidi Tedrisat Kanunu`yla kapatılıp, yasaklanınca, o dönemin fedakâr âlimlerinin büyük kahramanlıklar gösterdiğini belirten Elçi, şöyle devam etti:

"Her türlü zulüm, yasaklama ve horlamaya rağmen bu bayrağı yere düşürmemişler. Mağara, ahır, samanlıkta dersler vermeye devam etmişler, ümmet olarak bizler bu ilim fedailerine şükür borcumuz vardır. O zamanki âlimler bir medresede okutulan tüm dersleri tahsil imkânı bulamamış ancak ve ancak zaruri olan ilimleri muhafaza etmeye önem vermişler. Bu dönemde tam teşekküllü bir medreseden bahsetmek mümkün değildir. Biz ilim hizmetçileri olarak bir araya geldik. Biz hiç bir şahsın, kurumun, meşrebin, talebiyle bir araya gelmedik ve güdümünde değiliz. Her meşrepten arkadaşımız var ama hiçbir meşrebin rengi ve dayatması söz konusu değildir. Herkesin meşrebi kendine hastır. Kur`an ve Sünnet mihverimiz, hem itikadi, hem ameli olarak Ehl-i Sünnet Ve`l Cemaat mezhebimizdir. Ehl-i Sünnet itikadına göre şeriat-ı ğarra dairesi içinde kalan tüm meşrep, cemaat ve oluşumları muhabbetle destekleriz ama hiç birinin tekelinde değiliz. Ve bu çalışma için seydalarımızın destek ve katılımlarını bekliyoruz."

Toplantıda, medreselerde yaşanan problemler belirlendikten sonra çözüm için nelerin yapılması gerektiği konusunda istişare yapıldı. Söz alan kanaat önderleri görüşlerini dile getirdi. Vakıf tarafından, katılan seyda ve mellelere, medreselerde eğitimlerin nasıl olması gerektiğine yönelik hazırlanan bir kitapçık dağıtıldı. Seydaların üzerinde fikir birliğine vardığı kitapta, medreselerde yeni eğitim düzeninin nasıl olması gerektiği detaylı bir şekilde yer alırken, Arapça, Farsça, Türkçe, İngilizce ve Kürtçe dillerinde dini eğitimin verilmesi gerektiği vurgulandı. Seydalar, Bediüzzaman`ın da aralarında yer aldığı İslam alimlerinin bazı eserlerinin ders olarak okutulması gerektiğine karar verdi.

TOPLANTIDA TESPİT EDİLEN BAZI PROBLEMLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

- Medreselerde Ulum-u Aliye (Alet ilimlerine) odaklanıp temel İslam ilimlerinin ihmal edilmesi. Bizler Kur`an ve sünneti anlamak için Arapça okurken, bunlar unutulmuş Arapça, Arapça okunur olmuştur.

Çözümü: Alet ilimleri yanında Alî ilimlere önem veren bir program geliştirilmeli. Tek bir ders ile yetinilmemeli. Osmanlı döneminde 4-5 ders günlük okunmuştur. İcazetten sonra herhangi bir ilimde ihtisas yapılmalı.

- Eğitim kalitesinin gitgide düşmesinin nedeni istikbal endişesi, istidatlı öğrencinin medrese yerine okula gönderilmesi ile tahsil ve disipline önem verilmemesi.

Çözümü: Başta imamlarımız, seydalarımız olmak üzere özellikle istidatlı öğrencilerin medreselere gönderilmesinin sağlanması. Yaz kursu veya yıl içinde verilen Kur`an derslerinde bu teşhis yapılabilir. Müderrisler tahsil ve disipline çok önem vermeli, ilmî kabiliyeti olmayanları geri göndermeli.

- Derslerin teker teker verilmesi.

Çözümü: İslam tarihi boyunca halka dersleri oluşmuştur. Derslerin mümkün mertebe grup halinde olması sağlanmalı. Mesela 20 öğrencisi olan bir seydamız 20 ders vermek yerine beşer kişilik guruplar halinde 4 ders verir. Kalan zamanını öğrencisiyle, farklı kitap mütalaasıyla, tebliğ irşat ile değerlendirir.

- Medreseler arasında tesanüt ve tecrübe paylaşımının olmayışı.

Çözümü: Medreseler ve alimler arası tesanüd ve dayanışma sağlanmalı. Alimler ve müderrisler belli periyotlarla bir araya gelip müzakere ve istişarelerde bulunmalıdır.

- Medreseler, alimler, sivil toplum kurumları olamazlar mı?

Çözüm: Bunun için bir cemiyet çatısı altında bir araya gelmelidirler. Bu cemiyet, ilmî yarışmalar yapar. İcaze sınavları yapar. Başka İslam ülkelerine süreli öğrenci, araştırmacı gönderir. Maddi imkânlar için havuz olur. Strateji geliştirir. Medresleri teftiş eder, eksikleri giderir. Fetva kurulu oluşturur. Tebliğ, irşat programları yapar. Bugünkü gibi istişare toplantıları yapar. Resmi makamlara karşı alimler ve medreseler adına muhatap olup, hak arayışında bulunur. Sosyal problemlerde inisiyatifi ele alır .

Doğruhaber

Editör: Haber Merkezi