Çayönü höyüğündeki kazılar öncesinde Diyarbakır tarihinin, M.Ö.3000 yıllarında başladığı sanılırken kazılar sonucunda uygarlık geçmişinin M.Ö.7500 yıllarına kadar uzandığı tespit edildi. Hurriler, Mitanniler, Hititler, Asur, Med, Pers, Roma, Bizans, Arap, Artuklu, Anadolu Beylikleri, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarının mesken tuttuğu Diyarbakır tarihi dokusunu korumayı başarabilen nadir illerimizden... Peygamber Kabirleri, Sahabe türbeleri, Camileri, Kiliseleri, Höyükleri, Medreseleri, Hanları ve mimari farkını ortaya koyan Diyarbakır Evleri ile Diyarbakır, kapılarından içeri girildiğinde insanı tarihin derinliklerine girmiş gibi hissettiren bir atmosfere sahip...

ŞEHİR HAVA ALSIN DİYE VALİ SURLARI YIKTIRMIŞ!

Şehrin tarihi dokusunu korumasındaki en büyük faktör şüphesiz tarih boyu güvenliğini sağlayan devasa surlar. Karadağ'dan dicle nehrine kadar uzanan alanda yer alan surlar. 82 burçlu ve 4 kapılı müstahdem surların şehri yüzyıllar boyu korumuş olmasıyla, şehrin bir çok medeniyet tarafından fethedilmiş olması tezat oluşturuyor gibi görünebilir. Ama Fetihlerin çoğunun anlaşma yoluyla, çoğunun da medeniyetlerin miadını doldurmasıyla gerçekleştiğini gözden kaçırmamak gerekiyor,

5 bin 500 metrelik uzunluğu ile dünyanın en uzun tarihi duvarları arasında 4. sırada zikredilen surlar, dünyanın en uzun ve en yüksek kalesini barındırıyor. 

Eğer 1930'lu yıllarda dönemin valisi "Şehir hava alsın" diye surların bir kısmını yıktırmasaymış, tarihi doku daha fazla korunmuş olacakmış.

Şaka gibi ama ne yazık ki bir Türkiye Cumhuriyeti gerçeği: Yıllarca düşmanlara karşı ayakta kalmayı beceren surlar, bir vali tarafından içten yıkıldı! Eğer ahali isyan etmeseymiş muhtemelen yıkımın boyutları daha da büyük olacakmış.   1931-1937 arasında valilik yapan Hasan Faiz Ergun, "Kentin hava alması" için surları bir kaç noktadan yıktırmış.

Valinin elinden kalan surları ayaklanan halk ve Milli Eğitim Bakanlığına rapor hazırlayarak halka yardımcı olmaya çalışan arkeolog Prof.Dr. Albert Louis Gabriel durdurabilmiş...

1932 yılının Nisan ve Mayıs aylarında Diyarbakır’ı ziyaret ettiği bilinen arkeolog Prof.Dr. Albert Louis Gabriel’in ve kentin önde gelenlerinin ısrarları ile surlar kurtarılmış ama daha sonra içinde ve dışında yer yer gecekondu işgali yaşanmış...Geçtiğimiz yıllarda hayata geçirilen bir onarım projesi çerçevesinde surların acil müdahale isteyen bir kısmı ile sur içinde pek çok yer restore edilmiş.

VALİDEN VALİYE FARK VAR

Bugünlerde Diyarbakır Valiliği ve Belediyesi gecekonduları temizleyerek şehri turizme kazandırmanın mücadelesini veriyor. Yani bir dönem halkı isyan ettiren valinin tersine günümüz Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, halkın rahat ve huzurunu sağlamak için canla başla mücadele ediyor. Toprak görebildiğim kadarıyla halkın sevgisini kazanmış valiler arasında şimdiden yerini almış.

Tabi ki halkın sevgisini kazanan vali denilince hunharca Şehit edilen Diyarbakır Valisi Gaffar Okkan'ın yeri bir başka. Hâlâ Diyarbakır'da pek çok dükkanın duvarında "Seni Unutmadık" yazılı Gaffar Okkan resimleri asılı olduğunu söylemem, sanırım onun halkın sevgisini nasıl kazandığının en güzel örneği... "Neden onu bu kadar çok sevdiniz?" diye sordum bir dükkan sahibine. Verdiği cevap şöyleydi: İyi adam heryerde kendini sevdirir abi!

KALKAN BALIĞINI ANDIRIYOR 

 

Tarihi ve arkekojik değeri oldukça yüksek surlar, Diyarbakırı çepeçevre sarıyor ve yukarından bakıldığında kalkan balığı şeklinde görünüyor. Ana hatları ile 7-8  metrelik yüksekliğe sahip sur duvarları burçlarda ve kalelerde 10-12 metre yüksekliğe ulaşabiliyor. Sur duvarlarının genişliği 3 ile 5 metre arasında değişiyor.

Kenti kuşatan surların ilk kez Milattan Önce 349 yılında Roma İmparatoru Constantius zamanında inşa edildiği sanılıyor. İç kalenin tarihi ise Hurrilere kadar uzanıyor yani M.Ö. 3 binlerden daha eski tarihli... Ancak zamanla o kadar çok tamirat ve onarım görmüş ki surların üzerinden hemen her medineyetin izini bulmak mümkün.

İÇ KALE VE DIŞ KALE KAPILARI

Diyarbakır Surları iç kale ve dış kale olarak ayrılıyor İç kale surları dış kale surlarının bir örneği gibi. Diyarbakır surlarında, gerek İçkale gerekse de Dışkale üzerinde dört ana kapı bulunmakta. 16. Yüzyılda Osmanlı Hakimiyetine giren iç kalenin "Saray", "Oğrun", "Küpeli" ve "Fetih" isbimli 4 kapısı var.

Aynı şekilde Dış Kale'nin de 4 ana kapısı var: Dağ Kapı, Mardin Kapı, Yeni Kapı ve Urfa Kapı.

Kuzey Mezopotamya’nın en önemli ticaret merkezlerinden Diyarbakır’a giriş ve çıkışların kontrol altında tutan Sur kapıları güneşin doğuşu ile açılır, güneşin batışı ile kapanırmış. Kapılar kapanınca kimse ne içeri girebiliyor ne de dışarı çıkabiliyormuş. 1853 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden Avrupalı seyyah H. Petermann da anılarında; güneş battıktan sonra Diyarbakır’a ulaştığını, kapıların kapalı olması nedeniyle sur dışında sabaha kadar beklemek zorunda kaldığını yazmıştır. Kapıların kapanması geleğinin 1930'lara kadar devam ettiği bilinmekte.

BURÇLAR:

Bedenler arasında yer alan 82 Burcun çoğu silindir biçiminde. Bazıları ise dört ya da altı köşeli mimariye sahip. Ben u Sen ile Dicle Vadisi’ne bakan ve savunması kolay olan cephelerdeki burçlar daha çok dört köşeli ve seyrek. Dağ Kapı ve Urfa Kapı arasında kalan ve düşman saldırılarına daha açık olan bölgedeki burçlar ise yuvarlak ve daha sık taşlı. İli Bilim ve ticarette zirveye taşıyan Artuklu döneminde yapılan burçlar büyüklükleri ve işlemeleriyle diğerlerinden ayrılır.

Burçlar genellikle iki katlı, bazıları ise üç-dört katlı, alt katları depo ve ambar olarak , üst katları ise askeri amaçlarla kullanılmış. Bugün ise turistlere müzik ve cafe hizmeti veren işletmeler dikkat çekiyor.

82 burç arasında büyüklükleri ve işlemeleri nedeniyle öne çıkanlar: Ulu Beden (Evli Beden/ Ben u Sen) Yedi Kardeş Burcu, Keçi Burcu, Nur Burcu, Fındık Burcu, Mervani Burcu, Kral Kızı Burcu ve Akrep Burcu.

BURÇLAR ÜZERİNDEKİ KİTABELER

Diyarbakır surları, zaman içinde kentte var olan halklara ait kültürleri yansıtan ortak bir ayna gibi. Her medeniyet; taş, yazıt ve figürlerle surlara imzasını atmayı başarmış.Kitabeler ana hatlarıyla, kentin yöneticilerini ve önde gelenlerini öven ya da eseri yapan ustayı belirten sözcüklerden oluşuyor.  Profesör Doktor Canan Parla "Diyarbakır Surları ve Kent tarihi" başlıklı akademik çalışmasında kitabelerden hareketle 16. yüzyıla kadar kentin tarihin yeniden yazılmasına yönelik bilgiler yansıtıyor. Daha sonrasını ise Osmanlı Tarihi araştırmacıları şekillendiriyor.

Surlarda bulunan figürlerde ise, döneme ait inançları sembolize edildiği görülüyor.

Mümkün olduğunca kısa özetlemeye çalıştığımız Diyabakır Surları üzerinde ve içinde yazmekla bitmeyecek kadar tarihi hazine ve halk inançlarına ait izler ve türbeler var

 

Haber7

Editör: Haber Merkezi