Kuşların cıvıl cıvıl öttüğü, ağaçların çiçek açtığı, toprağın yeşil örtü ile bezendiği, suların çağlayarak aktığı nisan ayı, baharın tümüyle kendisini gösterdiği, insanın neşeyle, coşkuyla dolduğu aydır. Bu ayda bir diğer bereket daha var ki o bütün baharlardan da güzeldir. Peygamber efendimizin doğumu Miladi 571 yılının Nisan ayının yirmisine denk gelmektedir.  Peygamber efendimizin doğum yıldönümü tüm İslam aleminde büyük coşkuyla karşılanmaktadır. Peygamber efendimizin bir iki hafta boyunca doğum günü münasebetiyle gündem olması çeşitli etkinliklerle anılması bazı eleştirilere rağmen bana göre çok yerinde bir olaydır.

            Bu ümit dolu baharın gülü olan peygamberimizin kutlu  doğumuna istinaden bu kardeşiniz birkaç kelam etmek ister.

            Rabbimiz onu anlatırken enbiya suresinde ‘(ey peygamber) seni alemlere rahmet olarak gönderdik’ diye buyurur. Alem kelimesi İbni Abbasa göre tüm irade sahibi varlıkları kast eder. Yani tüm insan ve cinleri ihtiva eder. Alem yüzyıl , uzun zaman, çağ anlamlarına da gelir. Kısaca tüm zamanlar ve çağlar boyunca peygamber efendimiz tüm insanlara ve irade sahibi diğer varlıklara rahmet olarak gönderilmiştir. Bir yerde tüm insanlık peygamber efendimizin davetine muhataptır. Yahudi, hiristiyan, mecusi, hindu, putperest herkes onun çağrısının muhatabıdır.

            O zaman alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberin rahmet olması nasıl izah edilmeli? Elbette Vahiyle . Vahiy rabbimizin insanlığa, rahmet, şefkat ve merhametinin göstergesidir. İnsanoğlu vahye muhatap olmakla en büyük şerefe nail olmuş tek varlıktır.  İnsanın yaratıcısı tarafından üstün tutulması ve sorumluluk yüklenmesi vahyin gereğidir. Cennet cehennem, ödül ceza olmasa bile yaratıcının yaratılana olan bu lütfu şeref olarak ona yeter.

            Vahiy kutlu peygamberler aracılığıyla insanlığa sunulan ilahi bir ziyafet sofrasıdır.

İnsanlar bu sofra başında üç tavır geliştirir.

  1. Bu ilahi ziyafet sofrasının başına oturup bilgisi, samimiyeti ve gayreti oranında istifade edenler.
  2. Bu sofranın başına oturduğu halde  istifade etmeyenler
  3. Bu sofraya hiç oturmamış olanlar.

Birinciler peygamber efendimizin alemlere  rahmet oluşundan en çok fayda gören müminlerdir. Vahiyle onu tanırlar .Onunla vahyi anlarlar. Onun izinden giderler . hayatlarına peygamberi rol model alarak her iki cihan saadetini elde ederler. Hz. Aişe annemizin deyimiyle Onu yaşayan kuran olarak benimserler. Dünyanın en mesut bahtiyar insanı  olurlar.

 

İkinciler susuz çölde suyu gördükleri halde suya ulaşamayan nasipsizler gibidirler. Hayal ve kuruntularına aldanarak, ayaklarına kadar gelen nimeti teperler.

Üçüncüler ise ancak acınası insan sınıfında olurlar. Onlar için hayat bir oyun ve eğlencedir. Tatlı rüyalarından uyandıklarında gerisin geriye dönmek isterler. Ancak çok geç kalmışlardır. Ölüm çoktan onları menzilden uzaklaştırmıştır.

 

            Umarız bu ayın bereketiyle gençlerimiz çocuklarımız kadınlarımız İlahi iklimi daha iyi teneffüs ederlerde Yaşayan Kuran peygamberin izinde sevgiyi merhameti aşkı muhabbeti bulur. İnşaallah bu sevgi ve aşk; kuruyan dudaklarımıza su olur, damarlarımıza kan olur. Bizi birbirimize yaklaştırır . Bu ülfet sebebiyle belki rabbimiz ümmetin başına bela olmuş zalimlerin elini yakamızdan düşürür. Mutlu yarınlara kavuşturur.

 

Selam ve dua ile…

                                                                                              Medeni GÜNER