Mustazaflarla Dayanışma Derneği'nin kapatılma kararına tepkiler çığ gibi büyüyor. Türkiye'nin dört bir tarafında faaliyet yürüten Sivil Toplum Kuruluşları, sendikalar ve hukukçular, karara tepki göstererek Mustazaf Der'e destek veriyor.
 
Mustazaf Der'in kapatılması ile ilgili İlke Haber Ajansı'nın sorularını yanıtlayan Diyarbakır Barosu Başkanı M. Emin Aktar, kararın hukuki olmadığını ve doğru bulmadığını söyledi. Kürt sorunun çözümünü tartışabilmek için önce örgütlenme hakkına sahip olmanın gerektiğine işaret eden Aktar, bu kararın aslında Kürtlerin örgütlenme özgürlüğü açısında devletin bakış açısını yansıttığını söyledi. Yargının devlet iktidarının bir koruyucu mekanizması olarak işlev gördüğünü vurgulayan Aktar, devlet iktidarını zorlayan, değişmesini isteyen, ona farklı bakan, onun dönüşmesini, değişmesini isteyen kesimlere karşı bir direnç göstererek tutum aldığını ifade etti ve bunun da demokratik toplumda olmaması gerektiğine işaret etti. Aktar, Yargının farlı görüşlerde olan insanların örgütlenme hakkının olduğunu kabul etmesi gerektiği söyledi.
 
MUSTAZAF DER'İN KAPATILMASINI DOĞRU BULMUYORUM
Malumunuz geçtiğimiz günlerde yüzbinlere hitap eden Mustazaf Der hakkında açılan kapatma davası Yargıtay tarafından onandı. Diyarbakır Barosu Başkanı ve bir hukukçu olarak bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Demokrasilerde örgütlenme hakkı olmazsa olmazlardandır. Örgütlenme hakkı dediğimiz şey de aslında siyasal iktidarların keyfi ve isteğine göre kullanılacak bir hak değildir, o açıdan yurttaşlar bu hakkı istedikleri gibi kullanamıyorlarsa orada demokratik bir toplumdan bahsetmek mümkün değildir. Bu açıdan Mustazaf Der'e katılırsınız katılmazsınız, yanında olursunuz veya olmazsınız; ama sonuçta birileri bir araya gelmiş ve örgütlenme hakkını kullanarak örgütlendikleri bir dernek. Bu derneğin kapatılmış olmasını bir hukukçu ve insan olarak demokratik bir toplumla bağdaştırmıyor ve doğru bulmuyorum. Tabi bu ilk değil. Özelikle Kürtlerin örgütlenmeleri noktasında çok sıkıntılar var, farlı renklerin örgütlenmesi açısından sıkıntılar. Çok rahatlıkla siyasi partiler kapatılabiliyor, dernekler kapatılabiliyor.
 
Kürt sorunun çözümünü tartışabilmek için önce örgütlenme hakkına sahip olmak gerekiyor. Bu kararın da aslında Kürtlerin örgütlenme özgürlüğü açısında devletin bakış açısını yansıttığını düşünüyorum. Çünkü Yargı, devlet iktidarının bir koruyucu mekanizması olarak işlev görüyor ve devlet iktidarını zorlayan, değişmesini isteyen, ona farklı bakan, onun dönüşmesini, değişmesini isteyen kesimlere karşı bir direnç gösteriyor, bir tutum alıyor.
 
Bunun da demokratik toplumda olmaması gerekiyor. Yargının da farlı görüşlerde olan insanların örgütlenme hakkının olduğunu kabul etmesi gerekiyor. Sonuçta İfade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü dediğimiz şey, bizi rahatsız eden, farklı düşünen kesimlerin de o özgürlüğe sahip olması meseledir. Yok, eğer bizim gibi düşünen toplumun örgütlenme özgürlüğünden bahsediyorsak o zaman tek tip bir toplumdan bahsetmiş oluruz, bu da askeri hiyerarşik bit toplumdur, özgürlükçü bir toplum değil.
 
Özgürlükçü ve çoğulcu bir toplum modeli içinde bizim lazım olan şey farklı düşünen insanların özgürce örgütlenebilmeleridir, düşünceleri topluma yayabilmeleridir. Tabi burada da şiddete bulaşmaması ve başkasına zarar vermemesi koşulu var. Ben inanıyorum ki Mahkeme gerekçesi buna dayandırılmıyor.
 
MASUMİYET KARİNESİ YOK SAYILMIŞ

Evet, kapatılma gerekçesinde daha önce Hizbullah davasından tutuklanmış ve cezasını çektikten sonra serbest bırakılan bazı kişilerin derneğe üye olduklarından bahsediliyor. Cezasını çekmiş ve dışarıya çıktıktan sonra legal alanda faaliyet yürüten derneklere üye olmaları o derneğin kapatılmasına gerekçe midir veya bu konumda olan kişiler herhangi bir derneğe, partiye üye olma hakları yok mu?
 
Bir kişi suç işleyebilir, cezasını çeker ve topluma karışır. Diğer bireyler gibi tüm haklara sahiptir, bu özgürlükleri kullanabilir. Bunun için de derneklere veya siyasi partilere üye olmak gibi düşüncelerini yayıp ifade etmek hakkı da olabilir. Ama ne yazık ki masumiyet karinesi yok sayılmış. Bir kişi bir kez bir suçtan yargılandıysa onu potansiyel suçlu anlayışı yaygın, bunun terk edilmesi lazım. Bu zihniyetin değişmesi gerekiyor.
 
KARAR HUKUKİ DEĞİLDİR
Başbakan Recep Tayip Erdoğan birçok konuşmasında tüzele değil kişilere ceza verilmekten bahsediyor. Oysa Mustazaf Der konusunda birkaç üyenin Hizbullah'tan içeri girip çıktığı gerekçe gösterilerek dernek kapatıldı. Yani sonuçta tüzele ceza verilmiş oldu. Bu doğru mu sizce?
Evet, bu tüm üyelerinin örgütlenme özgürlüğünün ihlal edilmesidir. Bir de masumiyet karinesi yok sayılmış. Siz, peşinen birilerini mahkûm ediyorsunuz. Hiçbir mahkeme kararı yokken, elinizde suç işlediğine dair bir delil yokken, peşinen suç işleyebilecekleri dair bir kanaat bildiriyorsunuz. Bu hukuki değil, bu adil bir karar değil
 
BUNUN İZAHI MÜMKÜN DEĞİLDİR
Özgürlükten dem vuran bir ülkede toplum yararına çalışan Sivil Toplum Kuruluşları kapatılıyorsa o ülke için neler söylenebilir?
 
Demokratik bir toplumda bunu izah etmek mümkün değildir. Demokratik bir toplumda şiddet kullanmaksızın, herhangi bir şiddet aracına başvurmaksızın, bunu teşvik etmeksizin insanlar hem ifade özgürlüğüne, hem de örgütlenme özgürlüğüne, toplantı ve yürüyüş hakkına sahiptir.
 
Zaten demokratik toplumun özü de budur. Siz bu çoğulculara imkân verecek mekanizmaları kapatırsanız demokratik toplumdan söz edemezsiniz. Demokratik toplum örgütlü toplumdur.
 
YARGI, BU TÜR KARARLARDA DAHA DİKKALİ OLMALI
Velev ki bu insanlar Hizbullah'tan hüküm giymişseler bile sonuç olarak cezalarını çekmiş ve yasal bir dernekte yasal faaliyet yürütüyor. Dernek kapatılarak bu insanlar yeraltına mı çekilmeye çalışılıyor?
 
Evet, bu çok ciddi bir sıkıntı tabi  Sadece açıdan değil, diğer tarafta KCK operasyonları Derneklerde siyaset yapan insanlar toplanarak silahlı örgüt üyeliği ile suçlanıyor. Eğer siz şiddetin son verilmesini istiyorsanız demokratik alanı açmalısınız. Eğer demokratik alanı açarsanız, insanları talepleri sunarken şiddete başvurmayacaklar. O'nun yargının bu tür kararlarda daha dikkatli olması gerekiyor.
 
Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. (M. Salih Keskin - İLKHA)

Editör: Haber Merkezi