nancımızda, örf ve geleneklerimizde vefat eden insanların taziyesine gitmek, vefat edenlerin akrabalarının da dünyevi işlerine ara vererek taziye yerinde bulunmaları ve gelenleri karşılamaları güzel adetlerimizdendir. 

Aynı zamanda bir seyda ve hocanın sürekli orda bulunması, gelen ve gidenlere bir ayetle beraber Fatiha okutması, ölümden, ahiretten, İslam ve Kur’an’dan bahsetmesi, vaaz ve nasihatlerde bulunması da o güzel İslami adetlerimizdendir. 

Öyle bir taziyede bulunan bir seydamız, gelenlere İslam’dan ve Kur’an’dan sohbet ederken oraya art niyetli kişiler gelir. Seydanın İslam’dan konuştuğunu ve oradakilerin onu güzelce dinlediklerini görünce bunu hazmedemezler. Her zaman yaptıkları gibi konuşmayı kesmeye, dikkatleri dağıtmaya ve sabote etmeye çalışırlar. ‘Seyda, sen neden halkımızın çektiği sıkıntıları ve zulmü anlatmıyorsun, neden hep İslam’dan Kur’an’dan bahsediyorsun. Biraz da gündemdeki konulardan konuş…’ şeklinde seydanın konuşma seyrini değiştirmeye ve tartışma ortamını oluşturmaya çalışırlar. 

Seyda da gelenlerin kötü niyetlerini bildiğinden tahrike gelmez ve sohbetine devam eder. En son, ‘Seyda, İslam’ın Kur’an’ın bize ne faydası oldu ki hep onlardan konuşuyorsun’ derler. Son söylenenlerle artık had aşılmış ve seydanın tepkisiz kalması mümkün değildir. Sinirlenen seyda, gür sesiyle onlara dönerek, ‘İslam olmasaydı siz eşek eti yerdiniz, İslam olmasaydı siz köpek eti yerdiniz, İslam olmasaydı siz fare eti, domuz eti yerdiniz. Sadece bu bile İslam’ın değerini kıymetini anlatmaya yetmez mi?’ der. Bu cevap ve çıkış karşısında gelenler zelil bir şekilde ‘tamam seyda’ diyerek kabuklarına çekilir ve ardından kalkıp giderler. 

Evet, İslam ve Kur’an bizlere çok şey kazandırdı. Sadece bir hükmü, bir emri, bir nehyi için de olsa Allah’a hamd etmeye yeterlidir. İslam olmasaydı insanlar hayvan, hatta hayvandan bile aşağı derekelere düşerdi. İslam, bizlere insan olduğumuzu, eşrefül mahlûkat olduğumuzu fark ettirdi. Bize bizi tanıttırdı, Rabbimizi tanıttırdı. İslam; varlık ve yaratılış sebebimizdir. Kurumuş balçıktan Allah’ın halifesi ve kâinata efendi olarak, meleklerin dahi ulaşamadığı derecelere ulaşma imkân ve fırsatını vermiştir. 
İslam; yol kesip eşkıyalık yapan, kan döken, hırsızlık ve yağmada sınır tanımayan, kendi öz kız çocuklarını diri diri gömecek kadar katılaşmış kalplere sahip olan bedevi çöl Araplarından Sıddıklar, Faruklar, meleklerin dahi hayâ ettiği Osmanlar, ilmin kapısı Aliler çıkartmıştır. 

İslam; insanlığın iftihar tablosu olacak şekilde gerdek gecesinde kadınların koynunu terk ederek cihat meydanına koşan ve şehadet şerbetini içen kahramanlar çıkarmıştır. 

532049_478416958867599_2002335345_n.jpg

İslam; ‘Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et’ denilecek kadar kabile asabiyetinin olduğu bir toplumda ‘ancak mü’minler kardeştir’ düsturuyla; cihat meydanlarında kan bağından olan kardeşlerine karşı savaşmaktan çekinmeyen ‘fena fil ihvan’ bir toplum meydana getirmiştir. 
İslam; insanlardan hiçbirinin görmediği bilmediği halde, ‘Ya Resülullah ben zina işledim, beni temizle (beni taşlayarak öldür)’ diyecek kadar asil ve muttaki insanlar yetiştirmiştir. 

İslam; döneminde barındırdığı güzellikler, insanların mutlu ve huzurlu olması, adil olan uygulamalarından dolayı kıyamete kadar insanlığa numune olacak ‘Asrı Saadet’ dönemini yaratmıştır. 

İslam’ın nimet ve güzelliklerini saymakla bitiremeyiz. Endülüs’te Müslümanlar, askeri yenilgileri artarda almalarına rağmen insanlar fevç fevç İslam’a koşmaktan geri durmamışlardır. Düşmanlar ellerindeki imkân ve olanaklara rağmen zerre miktarı zarar veremiyor, sevgi ve muhabbetini insanların günlünden söküp çıkaramıyorlar. 

270169_475240162518612_1139319710_n.jpg

Alternatif olarak sunulan batıl din ve ideolojiler, bir asır geçmeden tarihin çöplüğündeki yerini alıyor. Çünkü bu din birkaç insanın aklının ürünü değil, âlemlerin Rabbi olan Allah’ın dinidir. Eksiklikten ve noksanlıktan beridir. Varsa bir eksiklik veya noksanlık insanlardadır, Müslüman olarak geçinenlerdedir. Böyle bir hazine ve nimete sahip ümmetin hali maalesef ortadadır. Birbirlerini öldürmekten ve boğazlamaktan aldıkları ihtiras ve hazzı hiçbir şeyden almıyorlar. Kâfirlerin Müslümanlara yapmadıklarını Müslümanlar birbirine yapmaktan geri durmuyorlar. Belki de değerini ve kıymetini idrak edemediğimizdendir. Üstad’ın deyimiyle ‘Her nimetin bir şükrü vardır. Nimetin şükrü eda edilmezse nimet sahibi, nimetini geri alır.’ Bölünmüşlükten, ihtilaflardan, birbirimizi boğazlamaktan kurtulmanın; düşmanlar karşısında güç ve kuvvet olmanın tek yolu İslam’a sarılmak ve hayatımızın her alanına hâkim kılmaktır. 

Duhulüyle şereflendiğimiz Kur’an ayı Ramazanın ümmete hayırlar getirmesi temennisiyle…

 

Editör: Haber Merkezi