Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, çözüm önerilerini sunduğu konuşmasında "Meselenin çözümsüz kalması bütün bölgeyi olumsuz olarak etkileyecektir. Adil bir şekilde çözümü hem bölgeyi hem bütün İslam coğrafyasını rahatlatacaktır" dedi. Yapıcıoğlu, Kürd meselesi için çözüm aramanın Müslümanların inançlarının kendilerine yüklediği bir yükümlülük olduğunu söyledi.

Yapıcıoğlu, çözüm önerilerini sıraladığı açıklamada, "Kürd kavmi İslam ümmetinin asli unsurlarındandır. Yaşadığı coğrafya da ümmet coğrafyasının merkezidir. Meselenin çözümsüz kalması bütün bölgeyi olumsuz olarak etkileyecektir. Adil bir şekilde çözümü hem bölgeyi hem bütün İslam coğrafyasını rahatlatacaktır" dedi.

Kürd meselesinin halen çözüm bekleyen en önemli meselelerden biri olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, “Şu anda memleketin gündeminde olan birçok diğer meselenin de bu mesele ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgisi vardır. Meselenin çözümü diğer sorunlarımızın çözümüne de katkısı olacaktır.” şeklinde konuştu.

"YÖNTEMİN VE YAKLAŞIMIN DÜZELTİLMESİ GEREKİR"

Kürdlerin, Türklerin Anadolu ya gelişinden binlerce yıl öncesinden bu topraklarda toplu olarak yaşadığını belirten Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:

"Kürdlerin, Müslüman Türk kardeşleri ile tarihsel birliktelikleri tarihin akışını değiştirmiştir. 1071'de Malazgirt'teki birliktelik ile Anadolu'nun fetih kapıları açıldı. 1514'teki beraberlik ile diğer İslam kavimlerinin önemli bir kısmının birlikteliğine giden yol açıldı. 1915'teki birliktelik ile Çanakkale boğazı ve Anadolu'nun kapıları Batılı emperyalistlere kapatıldı. Kürtler kiracı veya mülteci değil, bu vatanın sahibi ve devletin kurucu halklarındandır. Yüzyıllarca diğer Müslüman kavimlerle birlikte kardeşçe yaşayan Kürtler, ulus devlet fikrinin revaç bulmasından sonra sorun olarak algılanmış, kimlikleri ve varlıkları inkâr edilmiştir. Daha sonra varlıkları kabul edilip meseleye çözüm arayışları, olmuşsa da sorun doğru isimlendirilmediği için doğru reçeteler uygulanamamış, doğru usuller kullanılmadığı için çözülemeyen sorun derinleşerek uluslararası bir nitelik kazanmış ve bu nedenle çözüm gittikçe daha karmaşık ve zor hale gelmiştir. Başarısız denemeler sonucunda yöntemin ve yaklaşımın düzeltilmesi gerekirken sorunun varlığı yeniden inkâr edilmeye veya yapılması gereken her şeyin yapıldığı ve sorunun çözüme kavuştuğu iddia edilmeye başlanmıştır. Mesele bitmemiştir, devam ediyor. Sorun bizimdir, hepimizindir ve mutlaka çözüme kavuşturulmalıdır."

KÜRD MESELESİNİN ÇÖZÜMÜ İNANCIMIZIN BİZE YÜKLEDİĞİ BİR YÜKÜMLÜLÜKTÜR

Devlete göre Kürt meselesinin bir şiddet, terör ve kısmen ekonomik geri kalmışlık meselesi olarak algılandığını ve dış mihrakların tahrik ve kışkırtmasıyla ülkenin başına bela olarak açıldığı yönündeki algının yanlış bir algı olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, “Hakikatte ise hukuku olmayan ve bu nedenle sözde kalan kardeşliğin tahakkuk edememesidir. Adaletten sapma, ortak paydaları yok sayma suretiyle birliğin bozulmasıdır. İsimlendirmeyi, teşhisi yanlış yapanın sorunu çözmesi mümkün değildir. Kürd kavmi İslam ümmetinin asli unsurlarındandır. Yaşadığı coğrafya da ümmet coğrafyasının merkezidir. Meselenin çözümsüz kalması bütün bölgeyi olumsuz olarak etkileyecektir. Adil bir şekilde çözümü hem bölgeyi hem bütün İslam coğrafyasını rahatlatacaktır.” şeklinde konuştu.

Müslümanların sorunu araçsallaştırmaması gerektiğini ve bunun mümkün de olmadığını belirten Yapıcıoğlu, Kürd meselesi için çözüm aramanın Müslümanların inançlarının kendilerine yüklediği bir yükümlülük olduğunu söyledi.

TEMEL HAKLAR KONUSUNDA ŞARTSIZ ADIMLAR ATILMASI GEREKLİDİR

Yapıcıoğlu sözlerini şöyle bitirdi: “Kürtlerin yaşadığı Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri sorunu birbirlerinin aleyhine kullanma hesapları yapmamalı, çözümü için birbirlerine yardımcı olmalıdırlar. Çözümün tam zamanıdır. Yasal düzenlemeler, AB istediği için veya birileri silah bırakacak diye değil; milletimiz hakkına kavuşsun, haksızlıklar ve huzursuzluklar son bulsun, kardeşlik yeniden tesis edilsin ve adalet yerini bulsun diye yapılmalıdır. Meselenin çözümsüz kalmasının sonucu emperyalist müdahalelere açık hale gelmiş huzursuz bir coğrafya, heba olan nesiller ve kaynaklar, ekonomik çöküntüdür. Çözüm için ulus devlet paradigmasının terki, Kürtlerin de asli kurucu halk olarak kimliklerinin anayasal olarak tanınması, temel haklar konusunda şartsız adımlar atılması gereklidir. Ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ayrıcalık ve ayrımcılıklara son verilmelidir. Dil üzerindeki baskılar son bulmalıdır. Herkese anadilinde eğitim hakkı tanınmalı ve Kürtçenin de resmi dil olabilmesinin yolu açılmalıdır.” (İLKHA)

 

 

Editör: Haber Merkezi