HER DEVİRDE YALAKALAR

        İnsanlık var oldukça yalakalık da var olmaya devam edecek anlaşılan. Hani nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilmek bâbından. İster korkudan deyin, ister çıkar peşinde koşmaktan deyin, yalakalığın mazereti çok.
      Dürüstlüğün, doğruluğun biçare olduğu anlarda yalakalığın, dalkavukluğun geçer akçe olduğuna şahit olmuşsunuzdur. Öyle ki, aspirin gibi her derde deva olmuş zaman zaman. Tarihin derinliklerinde de dalkavukların ve yalakaların gayretleri ile kellesi giden çok büyük adamlar var. İşte bir hikâye:
Padişah bir saray yaptıracak. İncili Çavuş durur mu? Hemen talip olmuş saray inşaatına. Tez elden bitirmiş işleri, teslim edecek.
     Padişah almış avanesini sarayı gezmekte. Sarayın tuvaletinin olmadığını farketmiş vezir. Padişaha söyleyecek ama nasıl? Hemen söze başlamış:
-Hünkârım! Sayın ki çişiniz geldi. Nasıl gidereceksiniz? Nereye edeceksiniz? İncili fırsat verir mi? Hemen atılmış söze. Vezire dönerek;
-Sana ne lan! Koskoca padişah sana mı soracak nereye edeceğini? Nereye isterse oraya eder!
Gördüğünüz gibi, sınır tanımaz bir yalakalık ve dalkavukluk. Yöneticilerin etrafına kalın ve yüksek duvarlar örerek burnunun ucunu bile göremeyecek hale getiren cinsinden. Bir hikâye de Mesnevi den:
Bir aslan bir kurt ve bir tilki ava çıkarlar, bir geyik, bir koyun, bir de horoz avlarlar. Aslan kurda:
-Şimdi bunları adaletle paylaştırıp sohbetimize tat ver,der.
Kurt:
-Ey cihan padişahı geyik sizin, koyun benim, horoz da su zavallı tilkinindir. Aslan bir kükremeyle kurdu kan revan içinde yere serer. Tilkiye dönüp:
-Tez sen üleştir, der.
Tilki: -Ey yiğitler ülkesinin tek hükümdarı, koyun sabah kahvaltınız, geyik öğle yemeğiniz, horoz da sultanıma çerezdir, der.
Aslan:
-Aferin sana, bu adaletli taksimi kimden öğrendin
Tilki:
-Şu yerde yatan kurt kardeşten öğrendim, der.