İSTANBUL - Birkaç yıl önce eşimle birlikte Diyarbakır'dan dönüyorduk, otobüs hareket edeli yarım saat olmuştu, o müddet içerisinde aramızda sessizlik hakimdi. Sonra eliyle bana dokundu, normalden biraz sert bir ses tonuyla dedi ki:


-Hoca hoca, biliyor musun? Şu son misafir olduğumuz evde on beşe yakın bayanla birlikteydik hani? İşte o bayanlar içerisinde kocası cezaevinde yatmayan bir tek kişi bendim. İstisnasız hepsinin eşi en az beş yıl ile on iki yıl arasında cezaevinde yatmışlar. Sonra cezaevinde yatmanın dışında, arandıkları için yıllarca kaçak yaşamışlar, eşleriyle, çocuklarıyla bir birlerini görememişler…

 

-Evet öyle, biliyorum. Bu arada gördükleri işkenceleri de eşlerine ve çocuklarına hiç anlatmamışlar ki moralleri bozulmasın, dedim.

Elhamdülillah, son on yıl içerisinde bizzat cezaevine girip çıkan binlerce Müslüman'la bizzat ve yakinen tanışmayı nasip etti Rabbim, evet binlercesiyle.
Bir mitingten, bir konferanstan sonra bir evde, bir dernekte veya bir çay faslında yirmi yirmi beş kişiyle bir araya geliyoruz. Bu defa yakinen, bire bir tanışmalar başlıyor. Size hep "Hocam, Seydam…" diye tevazuyla hitab eden, görünüşte hiçbir özellikleri olmayan bu insanları yavaş yavaş öğreniyorsunuz. Her biri yıllarca İslam için cezaevinde kalmış, cezaevi öncesi korkunç işkencelerden geçmiş, içeri girdikten sonra da yıllarını müthiş bir şekilde değerlendirmiş Müslümanlar. Onların yanında küçülüyorsunuz, küçülüyorsunuz. Artık siz susuyorsunuz ve onların konuşmasını istiyorsunuz. Çünkü sizin konuştuklarınız o andan itibaren sadece bir söz olarak kalıyor ve hiçbir değer ifade etmiyor.
Böyle Müslümanlarla birlikte olduğunuz için müthiş bir sevinç ve ardından güven kaplıyor içinizi.
Ardından bir öfke, bir üzüntü. Bütün bunlardan Türkiye'nin batısı, hatta ortası niçin habersiz? Her biri ciddi bir roman ve belgesel olabilecek bu olaylardan, bırakın başkalarını, Müslümanlar niçin habersiz?

Ve son olarak Abdülkadir Turan Kadir gecesinde cezaevine girdi, doğum gecesinde. Zaten o gece dünyaya geldiği için adını Abdülkadir koymuşlar. Beş yıla yakın cezaevinde kalacak. Ailesi ve çocukları nasıl bir bayram yaptılar bilemiyorum.
Yüzünden tebessüm hiç eksik olmayan, iyilikten ve güzellikten başka bir şey düşünmeyen müthiş bir eğitimci ve araştırmacı yazarımız.
Tutuklanışı ulusal basın ve medyada bir tek cümle ile yer almadı. Ya İslami medya ve basın? Müslümanların sesi soluğu olsun, Müslümanların gözü kulağı olsun diye bizzat Müslümanların öz sermayeleriyle kurulan medya niçin kör ve sağır?
Peki, aynı şey bu ülkenin batısında olsaydı? İslam için cezaevine girip çıkanlarımızı şöyle bir hatırlayı verin.
Hapishaneye girişleri ve çıkışları neredeyse bir mitinge dönüşenlerimizi hatırlamaya çalışın.
Sadece birkaç ay veya birkaç yıl cezaevinde yattığından dolayı meşhur olanlarımızı, bunu kendisi için tek sermaye edinenlerimizi, cezaevi hatıralarını kitaplaştıranlarımızı, artık o günden sonra bunu tek sohbet malzemesi yapanlarımızı düşünün
Bu insanlar niçin böyle sessiz sessiz girerler, yıllar yılı içerde kalırlar ve yine aynı şekilde sessiz sessiz çıkarlar?
Ne dersiniz bilmem, bu insanlar biraz da Kürt oldukları için mi? Hep böyle mi olur Kürdün hapse girişi çıkışı?
Biliyor musunuz, bir tavuk bir yumurta yumurtlar, bütün bir mahalleyi şamatasıyla ayağa kaldırır. Bir kısrak da koskoca bir tay dünyaya getirir, fakat duvarın ötesindeki bitişik komşunun bile haberi olmaz.
Müjdeler olsun, bu ülkede sesiz mi sessiz binlerce tay dünyaya getirildi. Varsın ilk etapta o tayların dünyaya gelişinden kimsenin haberi olmasın. Yarın her biri bir küheylan olarak meydanlarda yerini aldığında her şey anlaşılacak.

 Hem hiç üzülmeye de gerek yok. O binlerce kısrağın doğum sancılarından Allah Teala haberdar ya, siz ona bakın, önemli olan odur. (Mehmet Göktaş - Doğruhaber)

 

Editör: Haber Merkezi