Bahtsız, alakasız ve ne hazindir ki "işlevsiz" bir rotada debelenip-duruyor!
Her geçen gün, daha bir derin vaziyette "kötüye" gitmektedir.
Öyle ki, bir gün önce, geçilen diğer günü aratmakta.
Ama "dibe vuran" kötü halin "iç dünyasına" girmeden önce.
Önceki gün, kent ahalisi başta olmak üzere.
Tabi ki spor camiası olarak ta alınan "sevindirici" bir haber var.
"Yeni stadyumdan" bahsetmek istiyorum.
33 bin kişilik,
Stadyum için "proje ve yapım" protokolü imzalandı.

* * *

Spor Bakanı Suat Kılıç.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek.
Ve işin,
Yüklenici olan Toplu Konut İdaresi uzlaştılar, "iki yıl içerisinde" inşa edilip, teslim edilmesi yönünde.
Haber,
Kentte "pozitif" bir hava yarattı.
Her ne kadar,
Yaşanan şiddet atmosferi,
Uludere'deki "Meçhulliyet-i" tartışmalı 35 kişinin katledilmesi.
Kürt,
Sorunuyla ilgili "ortaya çıkan" yeni polemiklerin "gölgesinde" kaldıysa da.
Etkisinin,
Az olmadığını dün birçok kişiden aldığım "mail" ve gelen telefonlar gösterdi diyebilirim.

* * *

Evet,
Diyarbakır'ın, Diyarbakırspor'un ve Spor otoritesinin "uzun yıllardan beri" hayaliydi.
2 milyon nüfuslu.
Güneydoğu'nun "kalbi" konumunda,
Bölgenin "Paris'i" diye ifade edilen Diyarbakır için "böylesi" bir stadyum "olması" gerekirdi.
Hani deriz ya;
"Geciken" bir hamle ve organizasyon.
Ama yine de, "sevindirici" ve takdire şayandır.
Emeği,
Geçen herkese ve hükümeti.
Özelliklen de,
Diyarbakır için "çılgın projelerim var" diyen Başbakanın "sözünü" tutması.
Noktasında,
33 bin kişilik stadyumun Diyarbakır'a kazandırılmasında "teşekkür" bir haktır.

* * *

Hatırlıyorum.
Ve hiç bir zaman da unutmam.
Diyarbakırspor spor ligde.
2003–2004 sezonunda. Fırtına gibi.
Tutan aşk olsun. 14 maç "kesintisiz" yenilmedi.
Rota,
Avrupa Kupaları olduysa da mevcut stadyum "UEFA" kriterlerine uymadığı için, "heves" kursaklarda kalmıştı.
Evet,
Futbolda başarı artık tek başına bir anlam ihtiva etmiyor.
Modern ve uluslararası kriterlere uygun tesisler de olması lazım.
Futbolun dünyadaki patronları
FİFA ve UEFA'nın bu konuda kesin kriterleri herkesin malumudur.
İşte şimdi Diyarbakır'a böyle bir stat geliyor.
Aslında,
2007'den beri gündemde.
Ancak defalarca rafa kalkan stat şimdi gerçek oluyor.

* * *

Önce Başbakan,
12 Haziran Seçimleri öncesinde çılgın projeler arasında açıkladı.
Sonra Bakan Kılıç meclisteki bütçe görüşmelerinde konuştu ve programa aldığını bildirdi.
DPT'den de geçti.
Son olarak iki bakanın protokolü ile ok yaydan çıktı.
Bakan açıkladı;
2012'de başlayıp 2013'te tamamlanacak.
İki yıl içerisinde.
Stadın yeri Kayapınar.
Yenisi tamamlanmayana kadar eskisi yıkılmayacak.
Yenisi tamamlanınca da eskisi TOKİ'ye devredilecek.
Bunun çalışması ve planı yapılmış.
TOKİ'nin yapması yani devlet eliyle yapılması da önemli.
Çünkü olası müteahhit ve yandaşa yedirme kavgası pek vuku bulmayacak.

* * *

Peki, bu stadı yapacağız ama içini nasıl dolduracağız?
İşte orası;
Diyarbakırlıların ve Diyarbakır'ı yönetenlerin işi.
Bizlerin,
Sizlerin,
Hepimizin işi ve görevi.
Evet,
Diyarbakırspor çok hazin durumda.
Önce Süper Lig'den düştü,
Sonra borç batağına saplandı.
Suç haneleri ise, "hayli" dolu.
Tepe taklak.
Şuan komada can çekişiyor.
Ligdeki,
Seyri hayli karamsar tablo içerdiği gibi, 2 yıldan beri transfer yasağı var.
Mevcut yönetim kongre kararı aldı.
11 Ocak'a çok az zaman kaldı.
Bir oluşumdan bahsediliyor ama net bir görüntü yok.

* * *

Açıkçası yük ağır.
Kulübün geliri yok, borcu zaten biliniyor.
Herkesi umutlandıran müfettiş raporları tamamlandı.
Ama hukuki süreçten haber yok.
Orada da Zülfüyârlar devreye girdi gibi.
Lakin müfettişlere 'neden adam gibi inceleme yaptınız?' diyerek soruşturma başlatıldığı da biliniyor.
Yeni bir;
Yönetim oluşturma çabalarından sonuç çıkar mı, çıkmaz mı bilmem!
Açıkçası ümitli değilim.
Ancak iş adamlarından oluşan geniş tabanlı bir yönetim sorunları "kısmen" çözer.
Tabi bu tek başına bir çözüm değil.
Şöyle ki;
Valiliğin, belediyenin, STK'ların, siyasetçilerin desteği şart.
Çünkü,
Belli bir "düşünce ve akımın" rüzgârıyla, oluşacak bir yönetim işlevsiz kalır.
Sen-ben kavgası olur.
Onun için,
"Çok katılımlı ve geniş yelpazede" bir yönetim gerek.

* * *

Nitekim;
Şu an için en az 4–5 milyon lira nakitten bahsediliyor.
Bir de hesapsız borçlar var ki maazallah.
Bunu yaparken bir yerden geliriniz olmayacak.
Kimse tek başına bu yükü kaldıramaz.
Kent yöneticileri kaynak yaratmalı, siyasiler destek vermelidir.
Onun için;
Diyorum ki şuan ki mesele klasik bir iş adamları meselesi değil.
"Topyekûn" bir kucaklama seferberliği olmalı.
Burada;
İş adamlarından bazılarının arayış içine girdiğini haber alıyorum.
Ama yetmez diyorum.
Bu çabalar artmalı, liste genişlemeli ve dediğim gibi mutlaka geniş tabanlı olmalı.
Tabi bunların önünü tıkayan bir engel var:
O da FİFA.
FİFA,'da kulübün Süper Lig'den düştüğü 2009–2010 sezonunda oynayan 2 futbolcunun açtığı dava var.
Bu davaya kulüp zamanında cevap vermediği için "çifte ceza" aldı.
Hem tazminat ödemeye mahkûm edildi.
Hem de 2 dönem transfer yasağı aldı.

* * *

Peki,
Bu borç ödenirse "transfer yasağı" kalkar mı?
Benim görüşüm 'Evet' kalkar.
Çünkü Diyarbakırspor'un mazereti var.
FİFA'dan yazıların geldiği dönemde kulüpte yönetim yoktu.
Hesaplarda incelemeye alınmıştı.
İşlevsiz,
Bir kulüp hali vardı.
Bu minvalde;
Mazeretler "iyi ve ustaca" anlatılırsa ikna edilerek, para ödenerek bu engel ortadan kalkar.
Tabi,
Bu düşünce ve algı bana özgü. Kalkmaz diyenler de yok değil.
Var.
Zira kulübe gelen yazıda '2 dönem transfer yasağı verilmiştir' deniliyor.
Eğer,
Niyet "çözüme" yönelikse, TFF'nin hukuk danışmanı olan FİFA Tahkim Kurulu Üyesi Levent Bıçakçı'dan bilgi alınabilinir.
Bu teyidin mutlaka yapılması lazım.
Şayet bu sorun aşılırsa "yurt içi transfer engeli" uzlaşmayla çözülür.
Aksi takdirde;
FİFA engeli kalkmadan ne oluşum yapılırsa yapılsın.
Biz ne söylersek söyleyelim.
Alınacak mesafe "arpa boyu" kadar olmayacağı gibi, mevcut yağda kavrulmaya devam edeceğiz.

* * *

Burada,
FİFA'dan gelen "cezanın" müsebbipliği de, "mide bulandırıcı".
Tam bir trajedi.
Bakın,
Amr Azmi "disipline ve kurallara uymadığı" için kadro dışı bırakılıyor.
Bu konuda tutanaklar ve belgeler var.
Ayrıca oyuncu 20–30 bin dolarla sözleşme feshi yapmaya razı iken.
İşlem görmediği gibi rızaya da gelinmiyor.
Sonrasında FİFA'ya bu belgeler de gönderilmiyor.
Tam bir ihanet ve ihmal söz konusu diyebilirim.
İşte bu ihanetin ve ihmalin bedeli; bugünkü çıkmazdır.
O dönemdeki;
Menajer, Yönetici, Avukat ilişkileri iyi irdelenirse.
Ki irdelenmesi gerekir.
O zaman görülecektir ki Diyarbakırspor'un iç dünyasına sızanlar.
Tıpkı,
TSK'nin bünyesine sızan "Ergenekoncu" zihniyetin sahiplerinin kim olduğu.
Velhasıl,
Diyarbakırspor ifade ettiğim gibi.
Kurtuluş reçetesi,
Bahtsız,
Alakasız ve "işlevsiz" halden kurtulup, "istikrarı" yakalamamızdır.
Bunun yolu da;
Topyekûn "kucaklaşma" seferberliğinden geçer.

Ömer BÜYÜKTİMUR

DİYARBAKIR SÖZ GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Editör: Haber Merkezi