Son zamanlarda ülkemizin yaşadığı sıkıntılar geçmiş ile bağlantısız değildir. Şu an yaşadığımız ekonomik saldırılar 15 Temmuz Darbesinin maddi boyutuyla, ateşlenen silahlarının değişmesinden ibarettir.  İki yıl önce yaşanan darbe girişimi tank, top ve uçaklarla yapılıyor iken, hâlihazırda yapılan darbe girişimi döviz silahı ile yapılmaktadır. Herkesçe kabul edildiği gibi amaç ülkenin savunma refleksini minimize etmek özgür ve bağımsız ve milli çıkarlar için karar alabilme yetisini yok etmektir.
    Perde aralandığı zaman bütün bunların arkasında Yahudi lobilerinin ve Siyonist çetenin olduğu net bir şekilde görülmektedir. 
    Tarihte hemen hemen her devirde toplumlar arsında fitne sebebi olan bu kavim kendilerine gelen peygamberleri öldürmekten çekinmemişlerdir.  Tarihin tozlu sayfaları karıştırıldığında bu milletin karakterinde kaos, fitne, kargaşa, tuğyan, görülür.  Allah tarafından gönderilen elçilere türlü türlü cefa çektirdikleri yetmezmiş gibi bazılarını şehid etmekten çekinmemişlerdir.  Yaşadıkları meşhur babil sürgünü,  kurdukları din üstünlüğü(!)ne dayalı krallıklarının Asurlular tarafından yıkılması, Romalıların bu kavmin ihanetlerine karşı ayaklanmalarını kanlı bir şekilde bastırması tarihi kaynaklarda kayıtlıdır. Romalıların M. S.  70-132 yıllarında bu kavmi yurtlarından çıkarmalarından sonra aradan geçen 19 Asır boyunca bu kavim Dünyanın değişik yerlerine dağılmışlardır.
    Ancak gelinen noktada son 19. Asırdan bu yana bir araya gelmeyi başardılar. Ve kendilerince(!) Allahın onlara vaat etmiş olduğu toprakları almaya karar vermiş görünüyorlar.  Kendilerine ideal olarak kabul ettikleri bu amaca ulaşmak için meşru, gayrı meşru bütün yolları denemekten çekinmiyorlar. 
    Vaat edilmiş topraklar olarak adlandırdıkları toprak sınırları bugünün siyonizmin fikir babası - Theodor Herzl'in 1897 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde yapılan I. Dünya Siyonist Kongresi'nde yaptığı konuşma: “Kuzey sınırlarımız Kapadokya'daki dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı'na dayanır. Sloganımız David ve Salamon'un (Davud ve Süleyman) Filistin'i olacaktır." Demesi boşuna değildir. 
İsrail'in Başbakanlarından Ben Gurion'un 1948'de İsrail devletini ilan ederken yaptığı konuşma:  Yahudi halkının, gençlerimiz ve yetişkinlerimizin yeniden çizmesi gereken bir başka harita vardır ki, o da Nil'den Fırat'a kadar olan bölgeyi kapsamaktadır."
- 1974 yılında zamanın İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron: “Türkiye de alaka alanımız içindedir. 
Görülüyor ki bu hedefler için Osmanlının Parçalanması gerekiyordu. Bunu başardılar. Ortadoğu’daki Halkların dinlerinden inançlarından ve kutsallarından soyutlanmaları gerekiyordu Onu da başardılar. 
Milliyetçilik, mezhepçilik ve fikircilik akımlarıyla toplumun fay hatlarını dinamitlediler. Nispeten onu da başarmış gözüküyorlar.
Hemen hemen bir asırdır, bu hedeflere ulaşma yolunda ciddi bir engel ve direniş göremediler. 
Ancak hesaplamalarını alt üst eden yeni bir durumla ilk kez karşılaşıyorlar. Bizim dedikleri, dönüştürüp köklerinden kopardık dedikleri, hatta kendi savaşlarının ileri karakolu olarak gördükleri Türkiye’ye istediklerini yaptıramıyorlar. Bir anlamda yüzyıllık çalışma ve birikimin ilk defa sonuca ulaşamama ihtimali görülüyor ve bu onları son derece öfkelendiriyorlar. 
Bir anlamda Ringte rakibini nereyse nakavt edip şampiyon olacakken, yerde yatan rakip süre dolmadan kalkıp yumruk sallıyor ve savurduğu yumruklar yüzlerini parçalıyor.
İşte bundan dolayı Türkiye ile uğraşacaklar. Başka halklara örnek olmasın diye. Tankla, topla, uçaklarla yapamadıklarını, ekonomiyle içimizdeki devşirdikleri hainlerle yapmayı deneyecekler. Vazgeçeceklerini hiç sanmıyorum.
Ya teslimiyeti seçip zillete boyun eğeceğiz. Ya da safları sıklaştırıp birlik olup saldırıyı püskürteceğiz.