Halk tarafından bereketin simgesi olarak nitelendirilen leyleklerin dünyada sayılı kolonilerinden biri Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde bulunuyor. Tarlalardaki yüksek gerilim hatlarının bulunduğu elektrik direklerinin tepesine yuva yapan leylekler, bölgede sembol niteliği taşıyor.

Gagası ve ayakların uzunluğuyla dikkat çeken leylekler, kanat kısmı hariç tamamıyla beyaz tüylerden oluşuyor. Büyük bir kuş olup 100–115 santimetre uzunluğunda, 2-3 ila 4,5 kilo ağırlığında olabilen leylekler, sulak alanları tercih ediyor.

Dicle Nehri'nin yakınında bulunan köylere ilkbahar ve yaz aylarında yumurtlamak için gelen leylekler, ağustos ayının sonlarında Nil Nehri'ne doğru sürüler halinde göç ediyorlar.

Bismil ilçesi çarşı merkezinde heykelleri dikilmiş olan leylekler, halk tarafından da sahipleniyor. Yaklaşık 15 yıldır leylekler üzerine araştırmalar yapan Dicle Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Müdürü Biyolog Prof. Dr. Ahmet Kılıç, yapmış olduğu araştırmaları paylaştı.

Dicle Nehri'ne yaklaşık 500 metre uzaklıkta bulunan Diyarbakır-Batman Karayolu üzerindeki köylerin, bu kuşların beslenmeleri açısından çok uygun olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kılıç, bu sene 47 yuvadan 45’inin dolduğu, toplam 128 yavru leyleğin dünyaya geldiğini belirtti.

Leyleklerin yuvalarına bağlı canlılar olduğunu ifade eden Kılıç, eşlerin birbirlerini yuvalar üzerinden bulduklarını ve leyleklerin on yıllarca aynı yuvayı kullandıklarını söyledi.

"Leyleklerin ekosistemde önemli görevleri var"

Dünyanın sayılı leylek kolonilerinden birinin Diyarbakır-Batman Karayolunda bulunduğunu dile getiren Kılıç, “Leylekler, Dicle Nehrine ve Diyarbakır-Batman Karayoluna paralel olan yüksek gerilim, hatlarında, beton ve çelik direklerde yuva yapıyorlar. Yuvaların arası tabi beton ve elektrik direklerine bağlı olarak 200 metre düzenli kolonidir, bu şekilde çok az bulunur. Biz yalnızca 20 kilometrelik bir mesafeyi göz önüne aldık, Yuvacık ile Köseli köyleri arasındaki yuvaları takip ettik. 2003 yılında bu çalışmayı başlatmıştık, böylesine düzenli bir koloninin ‘Acaba yıllar içerisinde popülasyonda sayısal değişimler var mı? Bu doğa olaylarında etkileniyorlar mı?’ diye düşünmüştük. Bazı ilginç sonuçlara ulaştık; yaklaşık 46 ile 58 yuva her yıl bir şekilde kullanılıyor. Genel olarak yuvaların sahipleri eski sahipleri, yani leylekler kendi yuvalarını bilirler. Başkasının yuvasına gitmedikleri gibi başkaları yuvalarına gelince kabul etmiyorlar. Leyleklerin aynı zamanda ekosistemde önemli bir görevleri var. Bunlar da ‘besin zinciri’ dediğimiz olayla açıklanabilir. Leylekler karnivordurlar (et oburlar); yılanlar, kurbağalar, balıklar çeşitli böceklerle besleniyorlar. Mesela tarlaların sürülmesi esnasında toprak solucanları ile besleniyorlar. Dolayısıyla besin piramidinin içinde leyleklerin böyle bir görevi var.” dedi.

“Vatandaşlar onları rahatsız etmemek için ciddi bir şekilde özen gösteriyor”

Leyleklerin yöre halkı tarafından korunduğunu da belirten Kılıç, “Yöre halkı mesela direklerin olduğu yerde yoğun olarak mısır, pamuk ve tahıl ürünleri yetiştiriliyor ve leylekler bunlardan hiç etkilenmiyor. Vatandaşlar onları rahatsız etmemek için ciddi bir şekilde özen gösteriyor. Yöre halkı bu hayvanlara yakınlık gösteriyor. Leylekler aynı zamanda güneye göç etmeleri dolayısı ile kutsal kabul ediliyor. Bizim de ilgimizi çekmişti, 2003 yılında başladık çalışmalarımıza ve 2017 yılında da sürdürüyoruz. Leylekler memleketimize şubat ayında geliyor. Önce ‘öncüler’ geliyor, bunlar kendi yuvalarını buluyorlar, kendi yuvalarına geliyorlar orada gecelemeye başlıyorlar. Mart’ın ortalarına doğru popülasyonun diğer sakinleri de geliyor. Ardından başlıyorlar eş ilişkilerini sürdürmeye, eş ilişkilerini sürdürürken bu sefer de yuva kurma çalışmalarına devam ediyorlar. Zaten bir yuva mevcut ama bu yuvanın üzerine yeni materyal getiriyorlar, dolayısıyla hem yumurta için, hem yavrular için daha temiz, daha hijyenik diyebileceğimiz bir ortam hazırlanıyor.” ifadelerini kullandı.

“Diyarbakır popülasyonunun özelliği 5 yavrulu, 4 yavrulu ya da 3 yavrulu yuvaların olması”

Leyleklerin mart ayının sonunda kuluçkaya başladığını hatırlatan Kılıç, “Leyleklerin 5 yumurta yaptığı biliniyor. İlk yumurtadan itibaren kuluçkaya yatıyorlar, eşler bunu dönüşümlü olarak yapıyorlar, birlikte kuluçkayı sürdürüyorlar, bir aydan sonra yavrularımız görülmeye başlanıyor. Yavrular yaklaşık 2 ay kadar anne babanın bakımına muhtaç. Diyarbakır popülasyonunun özelliği 5 yavrulu, 4 yavrulu ya da 3 yavrulu yuvaların olması. Niye? Çünkü yiyecek Dicle Nehri'nden 50 metreden en fazla 500 metrede sağlanıyor. Dolayısıyla yavrular açlıktan yana sıkıntı çekmedikleri için hepsi yaşıyor. Bu sayısal veriler başka yerlerde çok az, genelde ortalama olarak araştırmalardan biliyoruz, bir veya 2 yavru varken burada biz 4 yavrulu 5 yavrulu yuvaları onlarca sayısıyla görebiliyoruz.” şeklinde konuştu.

"Yuvalarını insanlara yakın yerlerde yapmakla yırtıcıların etkisinden kurtulmuş oluyorlar"

Leylekler için yüksek gerilim hatlarının bulunduğu direklerin uçuş için avantajlı olduğunu ifade eden Kılıç, sözlerine şöyle devam etti:

“Leyleklerin nehre yakın olmaları büyük bir avantaj. Bunun dışında yüksek gerilim hatları leylekler için büyük bir avantaj, süzülerek uçmaya başladıkları gibi konması daha rahat. Dolayısıyla bu gerilim hatlarını tercih ediyorlar. Bir başka ilginç özellik, pek çok yerde insanlardan kaçarlarken burada köylere yakın olarak yoğunlaşıyorlar. Çünkü avcıların, özellikle yırtıcı kuşların saldırısında köylere yakın olmakla kurtuluyorlar. Mesela eskiden şehir içinde Diyarbakır’da yaparlardı yuvayı, tabi şehirleşme artınca bunlar çekildiler. Şimdi yuvalarını insanlara yakın yerlerde yapmakla yırtıcıların etkisinden, baykuşlardan ya da gündüz yırtıcılarından kurtulmuş oluyorlar. Mesela Leylekler kuraklık olduğu dönemlerde yavru az yetiştiriyorlar. Kıtlığın etkisi bitkilere, sudaki canlılara sirayet ediyor. Leylekler de özellikle bereketli yerleri tercih ediyorlar.”

“Leyleklerin yuvaya bağlılıkları örnek alınması gerekiyor”

Leyleklerin yuvalarını on yıllarca kullandığını ifade eden Kılıç, “Leyleklerin bu bağlılığı aslında iyi bir örnek diğer canlılara. Özellikle yuvalarına bağlılar Leylekler. On yıllarca yıl aynı yuvayı kullanır eşler. Birbirlerini tanımaktan ziyade yuvayı tanırlar, tabi ki eşlerinde birlikteliği de söz konusu, ben yuvaya olan bağlılıklarını söylemek istiyorum. Leylekler bu yuvayı 30 sene kadar da kullanabilirler. O yüzden yuvaya bağlılıkları da bizlerce örnek alınması gerekiyor.” diye konuştu.

“Diyarbakır’da 280 tane kuş türü tespit ettik”

“Diyarbakır‘ın zenginliği yalnızca leyleklerden yana değil." diyen Kılıç, "Aynı zamanda Diyarbakır’da 280 tane kuş türü tespit ettik. Şehir merkezinde bir yıl içinde 180 tür kuş görebilirsiniz. Diyarbakır, değim yerinde ise bir ‘açık hava müzesi’ gibi düşünülebilir, bir ‘kuş cenneti’ gibi de düşünülebilir. Çünkü Dicle Vadisi çok bereketli, bundan dolayıdır ki; Dicle Vadisi içinde yoğun bir sulu tarım yapılır, verim oldukça yüksektir. Leylekler de bundan istifade ediyorlar.” ifadelerini kullandı.  

“Tabiatı anlamamız lazım, tabiata saygı duymamız lazım”

Tabiattaki her canlının bir değer olduğunu dile getiren Kılıç, sözlerine şöyle devam etti:

“Bunlar bizim zenginliğimiz. Bunlara biyolojik çeşitlilik diyebilirsiniz, biyolojik zenginlik diyebilirsiniz, doğal zenginlik diyebilirsiniz. Tabiatta bitki varsa, hayvan varsa, insan da vardır. Hayvanın, bitkinin olmadığı yerde insanlar da olmaz. Bu yüzden bize düşen tabiatı anlamak, tabiatın doğal yapısını bozmamak. Muhakkak tarım yapmamız lazım, çeşitli şekillerde istifade etmemiz lazım, fakat bunları yaparken tabiatın özelliğine saygı duymamız gerekir. Onun doğal yapısını fazla değiştirirsek bu bize felaket olarak geri dönüyor. Mesela nehir yatağına evler yapıldığı zaman sel geldiğinde hepsini alıp götürür. Çeşitli kimyasallar, siz suya bırakırsanız bu insanlara, besin olarak vücuda gelir ya da aşırı miktarda ilaç kullanırsak, bunların zararı yeniden insana döner. Tabiatı anlamamız lazım, tabiata saygı duymamız lazım. Bu saygı içerisinde tabi ki tabiatı kullanacağız. Tabiattaki her canlı bir değerdir, bunların her biri mozaiğin bir parçası olarak ya da bir fasıllın parçası olarak düşünülebilir. Bizim bunlara saygı duymamız lazım, o özelliklerin sürmesine yardımcı olması lazım. Çünkü insanın böyle bir özelliği var.”

Leyleklere ev sahipliği yapan Yuvacık köyü sakinleri ise leyleğin bereket getirdiğine inanıldığını, tarlalarındaki ekinlere zarar vermediklerini söylediler.

Leyleklerin, tarlalardaki zararlı haşere, kemirgen ve sürüngenlere karşı etkili olduğunu ifade eden köylüler, leyleklerin aynı zamanda baharın müjdecisi olduğunu belirttiler.

"Leylekler geldiği zaman mart ayının geldiğini anlıyoruz"

Köylülerden Abdulbaki Çakmak, leyleklerin gelişi ile baharın geldiğini anladıklarını söyleyerek, “Leylekler mart ayında geliyorlar. Mart ayının sonunda yuvalarını yapıyorlar, yavru çıkarıyorlar. Yaz mevsiminin sonuna doğru da göç ediyorlar. Leylekler, zararlı olan böcekleri avlıyorlar. Bazen sizin gibi basın mensupları gelip buralarda leylek yuvalarını çekiyorlar. Bazen de ilaç yapmak için leyleklerin dışkılarını gelip toplayanlar var. Leylekler geldiği zaman mart ayının geldiğini anlıyoruz. O mevsimde sobaları kaldırıyoruz, havalar güzelleşiyor. Her sene rüzgârdan yuvaları yıkılmasa leylekler aynı yuvalarına dönüyorlar.” dedi.

Eskiden leyleklerin evlerin çatılarına yuva kurduğunu ifade eden Mehmet Şirin Çitil ise leyleklerden çok fayda gördüklerini söyledi.

Leyleklerin zararsız kuşlar olduğunu ifade eden Çitil, “Biz çocukken leylekler bir iki katlı evlerin üzerine yuvalarını yapıyorlardı. Sonradan direkler geldi, çocuklar da yuvalarını bozunca leylekler yuvalarını direklerin üstüne kurdular. Sayıları oldukça fazla ve zararsız hayvanlardır. Çaya gidip balık avlıyorlar, biz pamuk ve mısırla uğraşıyoruz, tarlaları suladığımız zaman geliyorlar yabancı hayvanları yiyorlar. Onlardan herhangi bir zarar görmedik.” şeklinde konuştu.

Leyleklerin kendileri için simge olduğunu belirten Mehmet Çakmak da leyleklerin bereketli toprakları tercih ettiklerini ifade etti.

Leylekleri misafir etmenin kendilerini sevindirdiğini dile getiren Çakmak, “Leylekler bazı yıllar kışın dahi gitmiyorlar. Buranın mevsimi değişmiş, kışın fazla zorlu geçmezse leylekler burada kalıp gitmiyorlar. Burası Mezopotamya’dır, bu topraklar çok bereketli ve leylekler genelde bu bölgededir. Bazı bölgelerden gelip leyleklerin fotoğrafını çekiyorlar, bu da köyün simgesi oluyor, bu yüzden biz seviniyoruz. Leyleklerin kimseye zararları yok, tam tersi faydaları var. Tarlaya gittikleri zaman zararlı olan böcekleri yiyorlar. Leylekleri avlamak çok yanlış bir şey, çünkü eti bile yenmiyor. Leylekler bir simgedir, eskiden daha fazla idiler 2-3 senedir sayıları azalıyor sebebini de bilmiyorum.” şeklinde konuştu

Editör: Haber Merkezi