Türkiye, Avrupa'da sinsice yükselen ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobia karşısında susacak, tepkisiz kalacak, boynunu bükecek bir ülke değildir. Avrupalı dostlarımızı buradan samimiyetle uyarıyorum; Fransa'da ortaya çıkan tablo, Avrupa'daki sinsi tehlikenin ciddi bir tezahürüdür'' dedi.

Erdoğan, partisinin genel merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında bir konuşma yaptı.

Fransa'da, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddini suç sayan yasanın iptali için dün Anayasa Konseyi'ne başvuru yapılmasına değinen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Fransa'da, malum yasayı Fransa Anayasa Konseyi'ne taşıyan 77 senatör ve 65 milletvekiline ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Fransa'daki bu sağduyulu temsilciler sayesinde, tarihi bir hatanın önlenmesi noktasında çok önemli bir girişim gerçekleştirilmiştir.

Fransa'da, fikir ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik, ırkçı ve ayrılıkçı bu yasa, iki ülke ilişkilerinde olduğu kadar Fransa'nın kendi değerlerinde de tamiri zor yaralar açacaktı. İnanıyor ve umuyorum ki Fransa Anayasa Konseyi de sağduyulu davranacak, Fransa değerlerine, Avrupa Birliği ilkelerine ters düşmeyecek, vicdanları kanatmayacak bir sonuca varacaktır. Biz, sabırla beklemeye, süreci izlemeye devam edeceğiz.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili olarak, ''Dün çıkmış, katsayı meselesiyle ilgili olarak, Danıştaya CHP başvurmadı, arkadaşlarımızın münferit başvurusu diyor... Peki sen nesin orada? Bostan korkuluğu musun? Dersim'le ilgili parti içinde sıkıyönetim ilan ediyorsun, buna gücün yetiyor da, Danıştaya başvuru yapılmasını engellemeye gücün yetmiyor mu?'' dedi.

-İttihat ve Terakki zihniyeti-

MHP'nin, Dersim konusunun açılmasından en az CHP kadar rahatsızlık duyduğunu ve bunun enteresan olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, MHP'nin, sadece Dersim konusunun açılmasından değil, Diyarbakır İçkale'de toprağın altından çıkan kemiklerden bile ciddi rahatsızlık duyduğunu dile getirdi. Bahsettiği zihniyetin bir yansımasının da bu olduğunu kaydeden Erdoğan, ''Yahu bunlar çıkmayacak mı ortaya? Hani sen haktan bahsediyorsun, hukuktan bahsediyorsun, adaletten bahsediyorsun... Niye bunlar ortaya çıkmasın? Tabii çıkacak. Bunlar, dün her şeyi hasıraltı ediyorlardı. Ellerine yetki geçtiğinde, meseleleri sümenaltı ediyorlardı. Şimdi de işte o zihniyet, kemiklerin çıkmasından rahatsız oluyor, hasıraltı ve sümenaltı yaptıkları yetmiyormuş gibi, şimdi de 'toprak altı' yapmanın mücadelesini veriyor'' dedi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Biz, torunlar, dedelerinin yaptıklarından mesul değildir diyerek, bu bürokratların, bu siyasetçilerin isimlerini anmadık. Ama o torunlar çıktılar, Dersim'deki zihniyetin aynen devam ettiğini göstermek amacıyla, dedelerine ve dedelerinin yaptıklarına sahip çıktılar.

Tabii şu hususun da altını kalın çizgilerle çizmek durumundayım... Bize, siyasi tarihimiz boyunca olduğu gibi, son 9 yılda da, bu Dersim tartışmalarının ardından da hiç hak etmediğimiz yakıştırmalar yaptılar. 'Cumhuriyetle hesaplaşmak' dediler. 'Atatürk düşmanlığı' dediler. 'Cumhuriyetin ilkelerine husumet' dediler... Hiç kimse kusura bakmasın, kimin cumhuriyete sahip çıktığı, kimin de cumhuriyeti tahrip ettiği, şu son 9 yılda tereddüte mahal bırakmayacak netlikte ortaya çıkmıştır. Artık kirli çamaşırlar ortaya çıkıyor. Kimin Atatürk'ün ideallerine sahip çıktığı, kimin de o ideallerin sadece istismarını yaptığı AK Parti iktidarlarıyla çok net biçimde ortaya çıkmıştır. Ne CHP ne de MHP, bizim millet sevgimizi, vatan sevgimizi, memleket sevdamızı ölçecek kalibrede değildir. Bunlar, 'izindeyiz Atam' deyip, sabah akşam izin yaptılar, yan gelip yattılar. Biz ise, Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak için gece demeden, gündüz demeden, dağ dere tepe demeden, fırtına bora demeden gayretle, özveriyle, fedakarlıkla koşturduk, koşturuyoruz.

Bazılarının, Türkiye'nin meselelerinin çözümü konusunda haklı olarak son derece sabırsız olduklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, bu kişilerin, ''karanlık her olay anında aydınlansın, her reform anında yapılsın, Türkiye bir gecede değişsin'' istediklerini ifade etti.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Beyler... Biz burada, 150 yıllık köhne bir zihniyetle mücadele ediyoruz. İliklerimize kadar işlemiş, devletin bütün kılcal damarlarına kadar ilişmiş bir zihniyetle mücadele ediyoruz. Biz, İttihat ve Terakki zihniyetindeki CHP'ye, İttihat ve Terakki'nin izindeki MHP'ye, Doğu ve Güneydoğu'nun CHP'si olmaya özenen bir BDP'ye rağmen bu mücadeleyi yürütüyoruz. Karşımızda, 'toprak altını karıştırma, kemiklerin üzerini ört' diyen bir zihniyet var. Karşımızda, 'Kürt meselesini, terör meselesini çözme' diyen bir zihniyet var. Çünkü oradan nemalanıyorlar. Karşımızda, Dersimli olduğu halde Dersim meselesini ağzına alamayan bir zihniyet var.

Burada, Arif Nihat Asya'nın şu muhteşem ifadelerini sizlerle paylaşmak istiyorum... Diyor ki Arif Nihat Asya; 'içimizden biri köprü olmaya razı olmazsa, kıyamete kadar bu suyun kıyılarını bekleriz'... Evet, eğer tarihle bugün arasındaki o köprüyü kuramazsak, bugünden yarına geçemeyiz. Eğer tarihteki acı hadiselerle yüzleşemezsek, geleceği şekillendiremeyiz. Biz, bu köprüyü kurmanın, bir köprü olmanın mücadelesi içindeyiz.

'Dersim'de analar tabii ki ağlayacaktı' diyen genel başkan yardımcısına o dönem sahip çıktın. Peki Danıştaya, İmam Hatiplerin önünü kesmek için başvuruda bulunan arkadaşlarına neden sahip çıkmıyorsun? Neden mertçe, yiğitçe arkalarında durmuyorsun? Çünkü duramazsın. Arkalarında da duramazsın, engel de olamazsın. Seni oraya genel başkan olarak çıkartan zihniyet, 1939'da Dersim faciasının mimarı olan zihniyettir. Sen o zihniyetle, seni oraya taşıyan zihniyetle çatışmaya giremezsin, buna gücün yetmez.

Çıkıp benim dünkü konuşmamdan kalkıp Türkiye'yi dindarlar, dinsizler diye ayırdığımı söylüyor. Önce şu kulakların duymaya alışsın... Benim ifademde dindarlar, dinsizler diye bir ifade yok. Dindar bir gençlik yetiştirme var. Bunu yine söylüyorum, bunun arkasındayım. Sayın Kılıçdaroğlu, sen bizden, muhafazakar demokrat parti kimliği sahibi AK Parti'den ateist bir nesil yetiştirmemizi mi bekliyorsun? O belki senin işin olabilir, senin amacın olabilir. Ama bizim böyle bir amacımız yok. Biz muhafazakar ve demokrat, milletinin, vatanının değerlerine, ilkelerine, tarihten gelen ilkelerine sahip çıkan bir nesil yetiştireceğiz. Bunun için çalışıyoruz.''

150 yıllık çürümüş, köhnemiş zihniyet kırılma yaşamıştır

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Hiç kusura bakmayın Sayın Kılıçdaroğlu. Yargının, Hükümetin emrine filan girdiği yok; tam tersine yargı, sizin militanlarınızdan, sizin militan tavrınızdan, sizin militan zihniyetinizden arınıyor, temizleniyor'' dedi.

12 Eylül 2010'da biz bir tarafta CHP, MHP, BDP bir tarafta. Öyle çıkmadık mı meydanlara, ne oldu. Yüzde 58, bu maddeye 'evet' dedi. Bunlar da 'hayır' için koşturdu. Netice ortada. 12 Eylül 2010'da, hiç abartmadan söylüyorum, 150 yıllık çürümüş, köhnemiş bir zihniyet, tarihi nitelikte bir kırılma yaşamıştır. Yargı, birilerinin kontrolünden, birilerinin idaresinden çıkmış, birilerinin arka bahçesi olmaktan kurtulmuş, milletin yargısı olma yolunda çok önemli bir aşamaya geçmiştir.''

Erdoğan, ''İstiklal mahkemelerinin zihniyetini taşıyanlar,  Danıştay olayı patlak verdiği zaman yandaş basınlarıyla beraber bize saldırdılar. Bu ülkenin muhafazakar insanlarına, dindar insanlarına saldırdılar, 'irtica var' dediler, 'irtica bu işi yaptı' dediler. Arkadan ne çıktı; nelerin çıktığı ortada. İttihat Terakki'nin devamı olan zihniyet çıktı. Kendi gazetelerini gidip bombalayanları, kalktılar bize fatura etmek istediler. Kim çıktı arkasından yine o zihniyetin devam çıktı. 27 Mayıs'ı unutanlar, 28 Şubat'ı unutanlar, bu ülkede parti kapatmanın ne anlama geldiğini idrak edemezler. Hiç kusura bakmayın Sayın Kılıçdaroğlu… Yargının, Hükümetin emrine filan girdiği yok; tam tersine yargı, sizin militanlarınızdan, sizin militan tavrınızdan, sizin militan zihniyetinizden arınıyor, temizleniyor'' diye konuştu.

-''Militan yargı dönemi sona ermiştir''-

''1994 yılında dönemin Adalet Bakanı Mehmet Moğultay'ın ''Yargıya kendi yandaşlarımı değil de, MHP'lileri mi alacaktım'' sözünü hatırlamıyorsanız, bari yanıbaşınızdaki hanımefendinin YARSAV militanlarını yargıya yerleştirmek için nasıl gayret gösterdiğini hatırlayın'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

'Aman gel, ne olur gel'

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Adalet Bakanlığımızın hazırladığı bir reform paketi kapsamında, ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü daha da genişletiyor, birçok gazeteci hakkında açılan davaları ortadan kaldırıyoruz'' dedi.

Muhalefetin basın özgürlüğüyle ilgili eleştirilerine cevap veren Erdoğan, şöyle konuştu:

''Artık istismar boyutunu, iftira boyutunu aşarak, Türkiye'yi çok haksız şekilde töhmet altında bırakan bir meseleye, 'tutuklu gazeteciler' diye takdim edilen meseleye de özellikle değinmek istiyorum. Maalesef, ana muhalefet partisinin ve bazı medya kuruluşlarının, kendi ülkelerine, kendi vatanlarına yönelik, haksız, mesnetsiz, gerçeği yansıtmayan kampanyaları, Türkiye hakkında da negatif bir imajın oluşmasına neden oldu. Biz, bu konuyu defalarca izah ettik. Şu anda cezaevinde bulunan, gazeteci olarak takdim edilen zanlıların ve hükümlülerin, gazetecilik faaliyetinden dolayı değil, büyük bir çoğunluğunun diğer bazı suç isnatlarıyla içerde tutulduklarını tekrar tekrar açıkladık. Türkiye'de, 'içerdeki gazeteciler' diye takdim edilenlerin çoğu, aslında gazeteci değil; gazeteci olanlarsa gazetecilik faaliyetinden dolayı içerde değil.''

Söz konusu kişiler içinde terör eyleminde bulunanların da yer aldığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Öyle zanlılar var ki bizzat terör eyleminin içinde bulunmuşlar, silahlı saldırıda bulunmuşlar, polis katletmişler, ateşli silah bulundurmaktan tutuklanmışlar. Bunların ceplerinden, terör örgütünün yayın kuruluşlarının kimlik kartları çıkıyor. Bu kişiler tutuklanınca, terör örgütü de 'gazeteci tutuklandı' diyerek, Türkiye aleyhine kampanya başlatıyor. Maalesef Türkiye'nin ana muhalefet partisi Genel Başkanı da işte bu kampanyanın bir parçası, bu kampanyanın bir aracı haline geliyor. Öyle bir Genel Başkan düşünün ki gittiği her ülkede, görüştüğü her yabancıya ülkesini kötülüyor, ülkesinin ekonomisini kötülüyor, ülkesinde gazetecilerin tutuklu olduğunu iddia ediyor. Ama oralarda da buna kimse pek inanmıyor. İşte en son İsviçre... Her şeyi çok açık, net ortaya koydular. Orada da 'siz Türkiye'yi bu hale nasıl getirdiniz' diye bunu anlatıyorlar, bunu soruyorlar. Fakat böyle bir ana muhalefeti Türkiye hiç görmemişti. Sayın Kılıçdaroğlu sayesinde Türkiye bunu da gördü.''

-''Gelsen ne olur, gelmesen ne olur''-

Paul Auster isimli Amerikalı bir yazarın geçen pazar günü Türkiye'de yayımlanan bir gazeteye verdiği röportajda, ''Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye'ye gelmeyi reddediyorum. Aynı sebeple Çin'den gelen davetleri de geri çeviriyorum. Bu hükümetleri protesto ediyorum'' şeklinde ifadeler kullandığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Hah biz sana çok muhtaçtık. Niye gelmedin? Aman gel, ne olur gel. Gelsen ne olur gelmesen ne olur. Türkiye irtifa mı kaybeder? CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da Türkiye'ye Fransız bu yazarın ifadelerine sahip çıkıyor. 'Onun gördüğünü bazıları görmüyor' diyor. Tam anlamıyla tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Ama mesele bu kadar basit değil.

'Allah'ın izniyle bunları sevindirmeyeceğiz'

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bizden, 9 yıl boyunca iktidar yorgunluğu, metal yorgunluğu bekleyenler beyhude beklediler. AK Parti'nin erimesini, tükenmesini, yorulmasını bekleyenler, kendileri eridiler, kendileri tükendiler, kendileri yoruldular'' dedi.

Önümüzdeki süreçte inşallah muhabbetimizi daha da artıracağız. Önümüzdeki süreçte, safları daha da sıklaştıracağız. Türkiye'ye çok hizmetler, çok eserler kazandırdık, hep birlikte Türkiye'yi daha da büyüteceğiz.''

Editör: Haber Merkezi