ÇÖZÜM SÜRECİNDE GERİYE SAYIM VE BİZİ BEKLEYEN SORUNLAR

Çözüm sürecini ellerinde saatli bir bomba gibi gören ve bunu sürekli tehdit olarak kullanan siyasetçilerin barış sürecinin neresinde durduklarını merak ediyorum doğrusu. Gerek hükümet kanadından ve gerekse BDP/HDP tarafından yapılan açıklamalarda her defasında şu ifadeler zikrediliyor:

Ø  "Bu böyle giderse çözüm sürecini bitiririz ha..."

Ø  "Hükümet aklını başına alsın yoksa çözüm süreci biter..."

Ø  Kobani düşerse çözüm süreci biter...

Ø  Çözüm süreci bizim için artık bitmiştir...

İnsanların ölmemesi ve anaların ağlamaması sloganı ile başlatılan "Çözüm Süreci", çözüm sürecini başlatanlar tarafından sürekli olarak bitirilme tehdidiyle nereye kadar devam edecek merak ediyorum. Yıllarca süregelen ve binlerce insanın hayatını kaybettiği bu çatışmalı süreçte "BARIŞ" sözünü teoriden pratiğe geçirebilmemiz bile büyük bir başarıdır. Çatışmalı süreçte o dönemin siyasi partisi BDP tarafından sürekli olarak  hükümet silahlı operasyonları durdursun, bu şekilde çözüme ulaşamayız nidaları yükseliyordu. Hükümet ve TSK tarafından ise mağrur bir edayla, bu operasyonların devam edeceği ve devlet olarak tek bir terörist kalmayana kadar mücadeleye devam edeceklerini belirten  tarzda açıklamalar geliyordu.

 

OPERASYONLAR DURDU, SİLAHLAR SUSTU

Sıkıntılı ve bir o kadar da çatışmalı bir süreçten sonra asker operasyonları durdurdu ve örgüt de silahlı güçlerini sınır dışına kaydırarak eylem yapmama teminatı verdi. Bu gelişmeler bile başlı başına bir başarıdır ve büyük bir gelişmedir. Son zamanlarda tasvip etmediğimiz tarzda olayların yaşanması ve birçok vatandaşımızın hayatını kaybetmesi bu sürece az da olsa zarar verdi.  20'den fazla korucunun güya çaktırılmadan intikam adı altında infaz edilmesi,  Kobani olaylarında bazı grupların 40'tan fazla insanımızın ölmesine neden olup kütüphaneleri, bankaları, araçları ve işyerlerini ateşe vermeleri büyük bir oyunun birinci perdesi gibiydi. Bundan sonra da bu oyunun ikinci ve üçüncü perdesini de göreceğiz tahminim. Her iki taraftan da aşırı milliyetçi ve ırkçı grupların bu gibi provokasyonlarla beslendiği bir dönemde itidali elden bırakmamak gerekiyor. Çözüm sürecinde yakaladığımız bu treni kaçırmadan bir an önce daha hızlı yol kat edip önümüze çıkan her engeli sabır ve metanetle aşmaya gayret göstermeliyiz.

 

 

 

 

 

TEK SORUN KÜRT SORUNU MU?

Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da en büyük sorun olarak Kürt sorunu zikredilir. Yarın diyelim ki bu sorunu bir nebze aştık ve işler yoluna girdi. Peki sorunlar bitecek mi?

Tabi ki de hayır...

Toplum; kültürel, sosyal ve ekonomik yönden gelişmesine rağmen aynı şekilde kültürel,sosyal  ve ekonomik yönden de yozlaşıyor. Meşru ve kanunun öngördüğü bir çerçevenin ötesinde yürüyor bazı işler. Fakat devlet buna karşı olağanüstü derecede sessiz...!

Örnek verecek olursak:

Kaçak elektrik ve kaçak su kullanımı her geçen gün artıyor...

Kaçak sigara diz boyu. Vergisiz yurda giren sigaralar seyyar satıcıların tezgâhında satışta. Tabii ses yok.

Su bile kaçak kullanılıyor. Tabii belediyeye ait olduğu için kaçak oranı birazcık düşüyor. Devletten ses yok...

Kaçak telefonları her köşe bucakta bulabilirsiniz...

Kaçak mazot veya benzin. Bazı petrol ofislerine gidince faturalı mı yoksa faturasız mı tarzında bir soru rahatlıkla sorabilirsiniz. 

Peki, devlet neden ses çıkarmıyor?

Hırsızlık ve tefecilik meslek haline gelmiş...

Esrar kullanım yaşı ilkokul seviyesine inmiş...

Suç oranı her geçen gün artış gösterim eğiliminde...

Genç kızlar nedeni bilinmeden intihar ediyor veya zorla evlendiriliyor...

Namus belası, kan davaları ve toprak kavgaları yüzünden onlarca insan ölüyor...

Devletin bu noktada toplumu eğitmesi ve bilinçlendirmesi gerekmiyor mu?

 

ÇÖZÜMÜN YOLU SORUNLARI ÇÖZMEKTEN GEÇER

 

İnanın ki "ÇÖZÜM SÜRECİ VE BARIŞ" bunlardan bağımsız olamaz...

Bu sorunlar hallolmadan çözüm süreci başarıya ulaşsa bile sorunlar yumak haline gelip toplumun önünde duracaktır. O yüzden "ÇÖZÜM SÜRECİ" deyip diğer önemli sorunları halı altına süpürmek  ileriki dönemde mutlaka sorun arz edecektir.

Neyse fazla uzattım gibi...

Çetin CAN

Editör: Haber Merkezi