Toplum olarak gün geçtikçe bütün değerlerimizi yitiriyoruz ama hepimiz gayet rahatız.

Çocuklar görmemesi gereken sahneleri açıkça görüyor ve herkes normal görüyor. İzlememesi gereken dizileri izliyor ve hayatını ona göre yaşamak için örnek gösteriliyor ama bir şey olmaz diyoruz.

Toplu taşıma araçlarında birbirlerine sarılarak etrafındakilere aldırmadan, aile olup olmadığını düşünmeden, insanları rahatsız ettiklerinin farkında olamayan, her yerde gayrı ahlâki davranışları yapmaktan kaçınmayan, her yerde öpüşme hakkını kendinde gören bir zihniyet türedi.

Sokak ortasında toplum ananelerine ters davranışları yapmayı marifet sanan, ağzından küfür eksik olmayan, iki kelimesinden biri mutlaka cinsiyetçi küfürleri söyleyen, bulunduğu her yerde uyuşturucu ve diğer yasaklı maddeleri kullanan, özendiren ve satan güruh, en ufak bir şeyde yaşlı, kadın, büyük, küçük demeden hemen şiddete başvuran bir jenerasyon peydah oldu.

Lise çağlarında ki genç kız ve erkek öğrencilerin okul çıkışı ağzından sigara eksik olamayan, herkesle münakaşa etmeyi adamlık zanneden, dizileri kendilerine örnek alan kabadayı profilinde ki erkek gençler, benim bu yaşımda erkek halimle edemediğim küfürleri utanmadan bağıra çağıra haykıran genç kızlar, okulu bir eğitim merkezi olarak görmekten çok, televizyon programlarında gördükleri gibi karşı cinsten birini ayarlama düşüncesinde olan, öğretmenine karşı gelmeyi onlara karşı şiddete bile başvurmayı maharet sanan bir öğrencilik dönemi başladı.

Annesine babasına karşı gelmeyi, onların isteklerini reddetmeyi, onlara saygı göstermeyi zulüm olarak gören, eve geç gelen, istediği saatte dışarı çıkma hakkını gizli tutan, çalışmayan, paranın nasıl kazanıldığını öğrenemeyen, çıraklık nedir bilmeyen, hep şımarık büyüyen, kimseyi takmayan, hiç bir güçten korkmayan, kontrol edilmesi imkansız olan bir evlatlık dönemi başladı.

Evinde huzurdan çok lüks hayatı arayan, hayatının her alanında heyecan arayan, izlediği dizilerden olsa gerek çarpık ilişkileri normal gören, kimi eli kimin cebinde belli olmayan, her sene binlercesinin heyecanını kaybettiği gerekçesiyle boşanan, evliliğin evcilik oyununa döndüğü, istediği kişi ile çıkan ama evlendiğinde kimseyle çıkmamış birini arayan, büyük ama ruhsal, İnançsal, kültürel, huzur ve mutluluk adına küçük evler ve aileler olduk.

Kişisel olarak gizli kalması gereken her şeyin alenen paylaşıldığı, ailenin dışına çıkmaması gereken her sırrın sağır sultanın bile duyduğu, adım attığımız her yerde yaptıklarımızın tüm dünyaya haykırıldığı, hiç bir bilgiye sahip olunmamasına rağmen herkesin konuştuğu, dedikoduların üzerine ekleme yapılarak herkese anlatıldığı, iftiraların cirit attığı bir mahalle ortamı oluştu.

Televizyon izlerken aslında hayatımızın esir alındığını unuttuk. Dizilerin hayatımızı yönlendirdiği, şov programların bizimle dalga geçtiği, çocuk dizilerin çocukların kafasının karıştırdığı bir medyaya sahip olduk.

Büyük rezidanslar da komşuluğu, sosyal medyada ki sahte arkadaşlıklarla dostluğu, kredi kartlarla borçlu yaşayıp kanaat etmeyi, kendimizi hiç bir eksike layık görmeyip israf ederek yorganımıza göre ayağımızı denk almayı unuttuk.

Biz, bizi biz yapan her şeyi unuttuk.

Bütün bunlara rağmen herkes uyuyor.

Yetkililer kendi keyiflerinde.

Size soruyorum.

Bunca olumsuzluklara rağmen,

Bu ne rahatlık arkadaş?

Hayatın her anlamıyla mutluluk getirdiği, her şeyin farkında olduğumuz ve ona göre yaşadığımız bir geleceğe ulaşmak dileğiyle.

Sevgi ile kalın.

Mehmet Sebih Altun