Her yüz senede bir dünyanın nüfusu değişir, yani yaşayanlar ölür, yenileri dünyaya gelir. Yüz senede bir, cemiyet yok olur, yani değişir. Bir zamanlar başkalarının malı olan şeyleri şimdi biz kullanıyoruz, bizden sonra da başkaları kullanacak. Bir otele gidiyorsunuz, çıkarken diyorsunuz ki; "Karyolayı da götüreyim, şu perdeleri de götüreyim." Derler ki; "Aklından zorun mu var, bunlar senin değil, buranın malı." "İyi ama ben burada kaldım." "Tamam, burada kaldıysan, geldiğin gibi git!"          İnsanın ömrü bir kundak beziyle kefeni arasındadır. Birisi az bir parçadır, biri de cepsizdir. Boş gelirsin, boş gidersin. O hâlde sadece senin olan, dünyada yaptığın amellerindir...
Elden ayaktan düştüğümüz zaman, yani musalla taşına koyulduğumuz zaman, namaz, oruç, ilim öğrenmek yok artık. Kefenle birlikte defterler kapandı; ancak sadaka-i cariye dediğimiz, bizim sebebimizle hayırlı bir iş olursa, ne âlâ! Bir şeyler öğretmemizin sebebi o. İyi bir evlât, iyi bir talebe, iyi bir hizmet eğer varsa, bu, öldükten sonra da sevap yazdırmaya devam eder. Yoksa ben ihtiyarlayınca, elden ayaktan düşünce, kenarda varlıklarım olsun, yedek akçem olsun, kiralık evlerim olsun diye, fâni bir dünya için yatırımı düşünen bir Müslüman, nasıl olur da, öldükten sonrası için yatırımı düşünmez, buna akıl ermiyor...
Başarının en büyük sebeplerinden birisi de moraldir, güvendir, enerjidir. Bir toplulukta muhabbet hâsıl olunca, hizmetler ön plâna çıkar, dedikodular azalır veya yok olur, onun yerine duâ gelir, duâ ise çok hoştur. Tabii hizmetler arttıkça rahmet artar, rahmet arttıkça merhamet artar, merhamet arttıkça bereket artar. Bereket arttıkça herkesin rahatlığı ve huzuru artar. Allah için olmayan işte, hayır ve sevgi olmaz, var zannedilenlerse zaten sahtedir.
Sevgi ve muhabbetle mutlu haftalar