TEPE MAHALLESİ BELDESİ

COĞRAFİ YAPISI:

- Diyarbakır İli Bismil İlçesine bağlı bulunan Tepe Mahallesi (Beldesi), Diyarbakır ili merkezine 67 km, Bismil ilçe merkezine 14 km uzaklıktadır. İI ve İlçe ile ulaşım asfalt karayolu ile yapılmaktadır. Tepe beldesi Dicle Nehri kenarında Behramki ovası üzerine kurulmuş bir yerleşim merkezidir. Çevresinde fazla önemli bir yükseklik bulunmamakla birlikte Tepe Beldesinin güney ve güney doğusunda küçük tepeler bulunmaktadır. Bunlardan en belirgin olanı Ziyaret, Bellik ve Gergeri tepeleridir.

- Tepe beldesi düz bir alanda üç ana cadde üzerinde kurulmuş ve düzgün sokaklara ayrılmıştır. Gelişimi düzenli ve planlı bir şekilde yapılmaktadır. Tepe Beldesi büyük bir yerleşim alanı üzerinde kurulmuştur. 1992 yılında Belediye statüsüne kavuşan Tepe Beldesi 3 mahalleden oluşmaktadır. Eğitim ,Yeşilova ve Bahçeli mahallelerde oluşmaktaydı. Büyüşkşehir yasasıyla birlikte Tepe beldesi tek Mahalle oldu.

- Tepe beldesinden geçen ana yolların Mardin'in ilçeleriyle bağlantılı olduğundan özellikle yaz aylarında önemli bir nüfus artışı meydana gelmekte ve bölgede önemli bir yerleşim merkezi olarak kabul edilmektedir.

- Beldenin kuzeyinde Bozçalı köyü ve Dicle Nehri, güneyinde Kemberli ve Başören, doğusunda Kurudere Mordan ve Aluç, batışı mda ise Kurmuşlu köyleri yer almaktadır.

- 2014 yılında Adrese dayalı nüfus sayımına göre beldenin nüfusu 4332 civarlarında olup, Beldeye bağlı köy sayısı ise 29 dür.

- Yazları çok sıcak, kurak ve yağ ıssızdır. Bahar aylarında yağış miktarı artar. Kışları ise ılıman iklime sahiptir. Kış mevsimi az yağışlı geçmektedir.

EKONOMİK YAPISI:

- Tarım, beldenin büyük bir kısminin geçim kaynağıdır.Beldenin arazilerinin % 96'i tarıma elverişli olup,çoğu sulu arazi vasfındadır.Arazi sulamaları dicle nehri ve derin kuyulardan sağlanmaktadır.Tarım ürünleri olarak Buğday,mercimek,arpa,nohut,pamuk,şeker pancar,susam , mısır ve karpuz yetiştirilmektedir. Az miktarda bahçe tarımı da yapılmaktadır.

- Tepe beldesinin nüfusunun yaklaşık %10'u hayvancılıkla geçinmektedir.

- Geri kalan nüfus ise tarım işçisi ve esnaf olarak geçimin! sağlamaktadır.

SOSYAL YAPISI :

- Belde halkının % 90 'ı okur-yazardır.  Beldede 480 öğrenci kapasiteli Yatılı Bölge İlköğretim Okulu binanın sağlam olmadığını dair Bayındırlık Müdürlüğünün raporuna göre kapatıldı. Güçlendirme çalışması için yapım çalışmaları yapılması  beklenirken, yetkililerin ilgisizliği nedeniyle atıl durumda, okul malzemeleri diğer okullara verilmiştir.

 Beldede 16 derslikli Tepe Çok Programlı Anadolu Lisesi , 5 derslikli Bismil Tepe Anaokulu, 12 Derslikli  Bismil Tepe İmam Hatip Ortaokulu, 18 derslikli  Tepe Dicle İlkokulu/ortaokulu,  24 derslikli   Tepe Bucağı İlkokulu okulu mevcuttur.  Tepe Bahçeli evler mahallesine bir okul zaruriyeti bulunmaktadır.  (EskiTepe Belediye Başkanı Ahmet Çelebi Bahçelievler mahallesine bir okul ihtiyacı daha olduğu belirtti.)  Beldede birçok yüksekokul mezunu ve halen yükseköğrenimde okuyan öğrenci mevcuttur. Ayrıca beldemizde sürekli eğitim veren ve Halk Eğitim merkezine bağlı halıcılık eğitim kursu bulunmaktadır. Belde halkının spor faaliyetlerini karşılayan 1 adet futbol sahası mevcuttur.

TEPE ÜNİVERSİTESİ!

Tepe beldesine siyasetçi, General ve Bakan çıkmıştır. Tepe'nın civarlarındaki köylerde Tepe beldesine, Tepe Üniversitesi adı vermektedir. 

TARİHİ :

-Tepe beldesi çok eski bir tarihe sahip olup, geçmişi arkeolojik kazılar ve bilimsel çalışmalara göre M.0.3000 yılına kadar uzandığı tespit edilmiştir. Son zamanlarda beldenin doğusundaki Ziyaret tepesinde yapılan kazıların sonuçları bu bilgileri doğrulamaktadır.Bu tepenin Asur dönemine ait TUŞHAN adlı bir başkent konumunda olduğu tespit edilmiştir. Sözkonusu tepede kazı çalışmaları halen devam etmekte olup,çok daha yeni ve farklı bilgiler elde edileceği tahmin edilmektedir.

-Eski adı Behramki Nahiyesi olan Tepe Beldesi yıllar önce nahiye iken şu an ilçe olan bir çok yerleşim yeri daha önce Tepe beldesine bağlı idi.

1992 yılında belediye olan Tepe beldesinde ilk Belediye Başkanı M.Sebih Sümer’dır.

Görev Yapan Belediye Başkanları: 1992-1994 M.Sebih SÜMER- 1994-1999 M.Sebih SÜMER- 1999-2004 Ahmet ÇELEBİ- 2004-2009      M.Sebih SÜMER- 2009-2014 Ahmet ÇELEBİ başkanlığı devam ettirirken, 06.12.2012 tarihinde Resmi gazete yayınlanan 6360 Sayılı Büyükşehir belediyesi kurulması ve sınırlarının belirlenmesi ile ilgili kanun ile Bismil'de Köyler mahalle statüsünü kazanmış olup, belde belediyeleri kapatılmış ve Büyükşehir ve İlçe belediyelerine   bağlanmıştır.

esrarengiz-tablet-in-sirri-cozulmeye-calisiliyor-1613489_b.20150415130537.jpg

TEPE MAHALLESİNDE TARİHİ YERLER

ZİYARET TEPE KAZISI: Tepe mahallesi doğusunda Tepe 2 km uzaklıkta bulunan bir tepedır.

TEPE BELDESİ ZİYARET TEPE

Tepe Beldesinde Ziyarettepe , Kürtçede halk dilinde (Ziyaretta Giri Şeyh Muhame) denmesi anlamına gelen Ziyarettepe şeklinde adlandırılmıştır.Ziyaret’e  Şehy Sait zamanında şehit edilen başı kesik imam mezarı da bulunmaktadır.

          Ziyaret Tepe; Tepe kasabasının hemen doğusunda, Dicle ve Batman nehirlerinin birleşme noktasının yer alır. Dicle'nin güney kıyısında bulunan höyük, Ilısu Barajı yapılınca, baraj gölünün hemen kenarında kalacaktır ve su seviyesinin yükselmesiyle kısmen etkilenebileceği belirtilmektedir. Yerleşme, Dicle'nin taşkın ovasının kuzeyinde ve güneyinde bulunan geniş ve alçak teraslar üzerindeki büyük höyüklerden biridir. Bu verimli arazide bulunan höyük aynı zamanda Dicle üzerinden doğu-batı trafiğinin kontrol edilebileceği stratejik bir noktada yer almaktadır. 2002 yılı çalışmalarında İlk Tunç Çağ’a tarihlenen uzun bir tabaka silsilesi tespit edilmiş fakat iyi korunmuş mimariye rastlanmamıştır. 227.

227 T. Matney, Michael Roaf, John MacGinnes; 2000 yılı Ziyaret Tepe Kazıları, Ilısu ve Karkamış baraj gölleri altında kalacak arkeolojik ve kültür varlıklarını kurtarma projesi 2000 yılı çalışmaları. ODTÜ, TAÇDAM, sayfa: 517- 548

Ziyaret Tepe'nin en yoğun yerleşildiği dönemin Orta ve Yeni Asur Çağı olduğu, tepenin bu dönemde akropolü ve aşağı şehri olan önemli bir garnizon kenti olduğu anlaşılmaktadır. Henüz kazı yapılmamış olmasına rağmen sistematik yüzey araştırmasında toplanan çanak çömleğe göre Ziyaret Tepe'nin yerleşim gördüğü dönemler 2002 yılına kadar şu şekilde sıralanmıştır: Son Neolitik/İlk Kalkolitik Çağ (yaklaşık MÖ 6000- 5000) Orta Tunç Çağı (yaklaşık MÖ 2000- GÖ 1600) Son Tunç Çağı (yaklaşık MÖ 1300- 1200/1100) Erken Demir Çağı (yaklaşık MÖ 1200/1100- 900) Geç Demir Çağı (yaklaşık MÖ 900- 600) Geç Roma Dönemi Sasani/Erken İslam Dönemi. Yine yüzey buluntularından, höyükte Demir Çağından sonra yerleşilmediği; kuzey ve batı yamaçlarda yoğun Orta Tunç Çağ malzemesinin yanısıra Son Neolitik/İlk Kalkolitik Çağ malzemesi bulunduğu, güney yamaçta ise bu erken çağa ait buluntulara rastlanmadığı bildirilmektedir. Aşağı şehirde de Son Neolitik/İlk Kalkolitik Çağ temsil edilmemektedir229. Son Kalkolitik ve İlk Tunç Çağlarına tarihlenebilecek herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır. Tabakalanma hakkındaki düşünceler 2002 yılında yapılan kazılarla değişmiştir. Önceki raporlarda, 1997 yılındaki yüzey araştırmasında ele geçen kaba, el yapımı çanak çömleğe dayanarak yerleşmenin en erken dönemi Son Neolitik ya da İlk Kalkolitik'e tarihlendirilmiştir. Ancak basamaklı çalışmalar, 2002 yılında burada ele geçen ve M.Ö. 3. binyıl tabakalarında yer alan el yapımı çanak çömlek yüzey araştırmasında bulunan malzemenin yanlış değerlendirilmiş olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgulara dayanarak yerleşmenin tabakalanması ile ilgili yeni görüş, MÖ 3. Bin yıldan Geç Assur Dönemine kadar kesintisiz yerleşim gördüğüdür.

images.20150415130604.jpg

"ASUR EYALET MERKEZİ TUŞHAN - ŞİMDİKİ TEPE BELDESİDİR. "

Prof. Dr. Matney ise Ziyarettepe'nin Dicle Nehri kıyısında, yaklaşık 32 hektar genişliğinde önemli bir eski kent yerleşimi olduğunu ifade ederek, buradaki yerleşmenin milattan önce 3. bin yılda başladığını, milattan önce 7. yüzyıla kadar kesintisiz devam ettiğini söyledi.

Ziyarettepe'nin bu uzun tarihi dönemde genel olarak küçük bir yerleşme olduğunu ancak Asur döneminde oldukça büyük bir yerleşme haline geldiğini, 32 hektarlık alanın tümünün bu dönemde iskan edildiğini anlatan Matney, "Burası Asurlular için önemli bir merkezdi. Asur ordusunun konaklama ve eyalet merkezlerinden biriydi. Dolayısıyla burada höyüğün üzerinde eyalet yöneticisinin oturduğu büyük bir saray vardı. Bunu açığa çıkardık. Tablet ise Asur eyalet merkezi Tuşhan'daki saraydaki taht odasında yanmış bir taban üzerinde bulundu" dedi.

İlk kez 1980 yılında Kessler tarafından saptanan Bismil Tepe beldesinde höyük, 1989 yılında Guillermo Algaze ve ekibi tarafından ODTÜ, TAÇDAM'ın[ "Ilısu ve Kargamış Baraj Gölleri Altında Kalacak Arkeolojik Kültür Varlıklarını Kurtarma Projesi" kapsamında araştırılmıştır. Daha sonra Guillermo Algaze'nin de katıldığı, başkanlığını Timothy Matney'in yaptığı ekip, hem höyükte hem de aşağı şehirde geniş çaplı yüzey araştırmaları yapmıştır. 1989 yılında ise dört farklı alanda manyetik tarama yapılmıştır. Kazılara 2001 yılında Timothy Matney başkanlığında başlanmıştır.

Yerleşimde, höyük, aşağı şehir ve yamaçlar genelinde ortaya çıkarılan tabakalanma eskiden yeniye şu şekildedir;

•             Geç Neolitik Çağ / Erken Kalkolitik Çağ (yaklaşık MÖ 10.000 – 11.000)

•             Orta Tunç Çağı (yaklaşık MÖ 2.000 – 1.600)

•             Geç Tunç Çağı (yaklaşık MÖ 1.300 – 1.200/1100)

•             Erken Demir Çağı (yaklaşık MÖ 1.200 / 1.100 - 900)

•             Geç Demir Çağı (yaklaşık MÖ 9.00 - 600)

•             Geç Roma Dönemi / Sasani İmparatorluğu / Kürtler ve Erken İslam Dönemi

Ziyaret Tepe'de en yoğun yerleşmenin Orta ve Geç Asur Çağı yerleşimi olduğu, höyük (akropol) ve aşağı şehre yayılan bu yerleşimde bir garnizonun yer aldığı bildirilmektedir. Höyük, Demir Çağı'ndan sonra iskan edilmemiştir. Kuzey ve batı yamaçlarda Orta Tunç Çağı'na ait çok sayıda buluntu ele geçmiştir. Ayrıca Geç Neolitik Çağ / Kalkolitik Çağ malzemesi de bulunmaktadır. Güney yamaç ise sözü edilen bu erken çağlara tarihlenen buluntu vermemektedir. Aşağı şehir ise Geç Neolitik – Erken Kalkolitik buluntu göstermez. Bununla birlikte MÖ 3. binyılda Geç Asur Dönemi'ne kadar kesintisiz bir yerleşim vardır

Höyüğün doğu yamacında, kerpiç bir platform üzerine 450 metrekarelik alanda inşa edilmiş bir yapı kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Geç Asur Dönemi'ne tarihlendirilen bir kamu binasıdır.

Orta Asur Dönemi yapısı olduğu anlaşılan oldukça büyük bir konut ayrıca ilginçtir. Parke döşeli bir sokaktan girilen konutun duvarları kırmızı kil kerpiçten 1,5 metre kalınlıkta inşa edilmiştir. Girişteki oda ya da avlu 5,5 metre derinlik ve en az 22 metre genişliktedir. Buradan geniş, parke döşeli bir avluya geçilmektedir. 12 x 13,5 metre boyutlarındaki bu avlu zeminini kaplayan mozaiklerin büyük bölümü iyi korunmuş durumdadır

Orta Asur İmparatorluğu'nun Geç Tunç Çağı boyunca Yukarı Dicle yönünde genişlemesiyle Ziyaret Tepe'de iskan, ilk kez aşağı şehrin büyük bir bölümüne yayılarak neredeyse 32 hektarlık alana ulaşmış ve küçük de olsa bir kent haline gelmiştir. Bununla birlikte Erken Demir Çağı'nda yerleşim daralmıştır. Aşağı şehir muhtemelen terk edilmiştir. Bölgede Geç Demir Çağı'na karşılık gelen Geç Asur Dönemi'nde ise yeniden bir "hızlı kentleşme" görülür. Geç Asur seramikleri MÖ 9. yüzyılda höyük ve tüm aşağı şehir surlarının içinde yayılmış durumdadır. Bu durum, MÖ 7. yüzyıl sonlarında Geç Asur İmparatorluğu'nun çöküşünde ya da hemen sonra son bulmuş görünmektedir.

Kazı başkanı Ziyaret Tepe'nin, Asur İmparatorluğu'nun Orta Asur (Geç Tunç Çağı) ve Geç Asur (Geç Demir Çağı) dönemlerinde (MÖ 1.300 – 600 , Dicle kıyısındaki üç büyük sınır kentinden biri olduğunu belirtmektedir. Bu bağlamda Asur kayıtlarında geçen Dicle bölgesinin merkezi garnizonlarından olan Tuşhan'ın Ziyaret Tepe olduğu düşünülmektedir. Geç Asur Dönemi'nde eyalet başkenti olan Tuşhan, bazı kaynaklarda Tushu ya da Tusha olarak geçmektedir. Geç Asur Dönemi tabletlerinden Tuşhan Eyaletinin, MÖ 9.-7. yüzyıllarda imparatorluğun en önemli kuzey eyaleti olduğu anlaşılmaktadır.  Öte yandan Ziyaret Tepe kazılarında ele geçen 21 adet çivi yazılı kil tabletin bu durumu gösterdiği ileri sürülmektedir. Mari kayıtlarında kentin adı, hem ülke anlamına gelen "kur", hem de kent anlamında "uru" tanımlayıcılarıyla yazılmıştır. Ziyaret Tepe'de bulunan ve MÖ 620-610 yıllarına tarihlenen kil tabletler, kentin düzeni ve işleyişi ile ilgili konulardadır. Tabletlerden, Tuşhan'ın bir vergi toplama ve tahıl silosu işlevi gördüğü anlaşılmaktadır.

10 YILDIR KAZILIYOR – GILGAMIŞ MEZARI ZİYARETTEPE OLABİLECEĞİ DÜŞÜNÜLÜYOR. 

Ziyaret Tepe bölgedeki büyük höyüklerden biri ve ovadan 22 metre yükseklikte 3 hektarlık bir alana yayılmış halde. Kuzey taraftaki höyüğün (akropol) üç tarafında uzanan ‘aşağı şehir’ ise 29 hektarlık bir alanı kaplıyor.

esrarengiz-tablet-in-sirri-cozulmeye-calisiliyor-1613496_b.20150415130626.jpg

60 KADININ İSMİ GEÇEN TABLET BULUNDU. KADINLARIN İSİMLERİ ŞİMDİKİ DUNYA DİLLERİNDE YOK.

"Ilısu Baraj Gölü Altında Kalacak Kültür Varlıklarının Kurtarılması" projesi kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve DSİ'nin işbirliğiyle, Diyarbakır Müze Müdürlüğü başkanlığında, 2000 yılından bu yana Bismil ilçesinde devam eden kurtarma kazıları, Bölgemizin zengin kültürel birikimini gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor.

Ziyaret Tepe'de yapılan kazıda elde edilen bir tablet, İngiltere'de tabletin çevirisiyle ilgili yapılan çalışmada, bilinmeyen bir dil tespit edildi. Bugüne kadar tespit edilemeyen bir dil edildi. Tablette, Ziyaret Tepe'de çalıştırılan büyük ihtimalle köle olarak çalıştırılan çok sayıda kadın ismi var. Bu isimlerden iki tanesi Asurca ama diğer tüm isimler bilinmeyen bir dile aitti. Bilim insanlarının tespitine göre, bu dilin Zagros eteklerinde var olan bir kültüre ait olduğu yönündedir. Bunun dışında Körtük Tepe'nin M.Ö. 11 bin yıl öncesine ait olduğu tespit edildi. Yani 13 bin yıllık bir geçmiş söz konusu. Bu kadar önemli farklı bulgular var bu kentte."

 Ziyarettepe kazısının başladığından bugüne kadar çok önemli bilgileri gün ışığına çıkardığını ifade edenDiyarbakır  Müze Müdürü Nevin Soyukaya , "Bölgede çalışma yapan bilim insanlarının da söylediği gibi her kazı sezonu sonrasında insanlık tarihi adeta yeniden yazılıyor. Bölge böylesine önemli bilgiler veriyor ve bu önemli bulguları Diyarbakır Müzesi'ne kazandırıyor. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.  Tepe Beldesinde bulunan,  Ziyarettepe'de bulunan tablet çok önemli. Tablet ile ilgili ilk tespitler, çevirisinin yapıldığı İngiltere'de kısa bir şekilde yapılmıştı. Ancak ilk kez Türkiye'de, ilk açıklamalar müzemizde yapılıyor.

BİSMİLİN TEPE BELDESİ ZİYARETTEPE HÖYÜĞÜNDE BULUNAN TABLET

Tabletin bulunmasının bütün arkeologlar, tarihçiler için çok önemli olduğunu anlatan MacGinnis, tabletin Asur çivi yazısıyla yazıldığını bildirdi.

MacGinnis,  Bölgenin kültürel mirası açısından buluntunun önemli olduğunu, Türkiye'de geniş bir Hitit arşivi olmasına rağmen az sayıda Asur arşivi bilindiğini söz konusu tabletin de bu sürece katkı olarak değerlendirilebileceğini belirtti.

Tabletin çevirisinin oldukça uzun zaman aldığını anlatan MacGinnis şöyle konuştu:

"En sonunda bunun bir kadın isimlerinin listesi olduğu anladık. Bunlar büyük olasılıkla Tuşhan'da çalışan görevlendirilmiş kadınların isimleri. Bizim için büyük sürpriz olan konu; bu tablette geçen isimlerin Asurca olmamasıydı. Tabii bunu anlamak için bir çok uzman arkadaşımızla görüştük ve Ortadoğu'daki bir çok dille karşılaştırdık. Ama bunlar bizim dillerden değil dediler. Örneğin eski Persçe, Elam, Mısır, Arapça, İbranice veya Aramice değil. Bir veya ikisi Asurca, Luwice ve Hurrice gibi dönemin diğer bilinen dillerine ait iken büyük çoğunluğu bilinmeyen bir dile aittir. Bütün bu sürecin sonunda fark ettik ki bu çok önemli tablet, bize hiç bilinmeyen bir dile ait isimleri veriyor. Bu isimlerin Diyarbakır bölgesine gelmiş olmasıyla ilgili 2 olasılık var.

Birinci olasılık, bu isimlerin "Şubriyalılara" ait olabileceği. Şubriya; Asurlular gelmeden önce, bu bölgenin isimlerinden bir tanesi idi. Diğer olasılık ise bu kadınların Irak-İran sınır bölgesinde Zagros Dağları'ndan tehcir yoluyla buraya getirilmiş olabileceğidir. Tablet çok önemli. Çünkü yeni bir dil bulduk. Tablet üzerinde yer alan 'Impane, Ninuaya, Sasimi, Bisunume, Malinayasi ve Pinda' gibi kadın isimleri günümüze kadar bilinmeyen bir dilde yazılmıştır. Bölgedeki çalışmalarımız bu konuda yeni veriler sağlayacaktır. Bütün bu buluntular Ziyarettepe'nin eski Tuşhan adıyla bilinen eyalet merkezinin dönemine işaret etmektedir. Biz biliyoruz ki Asurlular tehcir uygulamasını çok sık kullandılar ve bu tür tehcirleri gerçekleştirdiler. Bu aşama ve tabletin bu şekilde çözümlenmesi bizi, meslektaşlarımızı heyecanlandırdı. Ziyarettepe'de daha büyük keşifler yapacağımıza inanıyoruz. 2008 yılında taht odasının tabanında ilk parçası bulunan 2009'da tamamlanan tablet, milattan önce 8. yüzyılın ortalarına tarihleniyor."

fft5_mf985195.jpeg

-3 milyonun üzerinde insan başka yere nakledildi-

Prof. Dr. Köroğlu da tablette otaya çıkan isimlerin, büyük olasılıkla Zagros'lardan veya Asurlular gelmeden önce "Şubriyalılar" olarak bilinen topluma ait olabileceğinin tahmin edildiğini söyledi.

Şubriyalıların dilinin net olarak bilinmediğini, yazıya geçirilmediğini, dolayısıyla tehcir yoluyla bu bölgeye gelen insanlara ait bir grup kadının Asur sarayında çalıştırıldığını düşündüklerini belirten Köroğlu, bu uygulamanın milattan önce 9 yüzyıldan itibaren genişleyen imparatorluğu yöneten kralların başvurduğu standart uygulamalardan biri olduğunu söyledi.

Asurluların 300 yılda milattan önce 10. yüzyıldan 7. yüzyılın sonuna kadar Yakındoğu'da yaklaşık 3 milyonun üzerinde insanı tehcir yoluyla bir başka yere naklettikleri bilgisini veren Köroğlu, şunları kaydetti:

"Devletin güçlü varlığını bu programla yürüttüler. Yukarı Dicle kısmında yani Tepe beldesinde bulunan Ziyarettepe'nin bulunduğu bölgede de bu programı yaptıklarını anlıyoruz. Asur sarayında kadınlar çalışıyordu, onların diğer aile bireyleri de saray için çalışıyordu. Söz konusu kadınların böyle büyük bir programın parçası olduğu ortaya çıktı. Bu türde genel olarak rastlanmayan özel ayrıntılar içeren metinler çok az bulunuyor. Burada karşımıza çıkan 60 tane kadın adı bunların Asur sarayı için çalışıyor olması başka bir yerden tehcir yoluyla nakledilmiş olabilecekleri ve hiç bilinmeyen bir dilde isimlerinin olması özellikleri nedeniyle bilim dünyasında gerçekten önemli bir ilgi uyandırdı."

Projede Marmara Üniversitesi adına görev alan Prof Dr. Kemalettin Köroğlu tablet hakkında şu bilgileri veriyor:

“Bu tablet sarayın bulunduğu odada ele geçti. Asur sarayında çalışan 60 kadının ismi yer alıyor. İki isim mükerrer yazılmış, bir tanesi de kırık, tam okunmuyor. Bu isimlerin bazıları bölge dillerine uygun. Biri eski İran isimlerine benziyor. Ancak diğerleri hiç bildiğimiz bir dilde değil. Dört ihtimal var. Asurlular hüküm sürdükleri 400 yıl boyunca 1.5 ile 4.5 milyon insani tehcir etmişler. Ticari, ekonomik, askeri nedenlerle yapılmış. Belki bu tehcir sırasında bilmediğimiz bir topluluk esir edilmiş olabilir. İkinci neden bölgede henüz tespitini yapmadığımız bir topluluk olabilir. Üçüncüsü aynı dönemde Elazığ bölgesinde Muşki diye bir toplum var ve bunların dilleri hakkında bilgimiz yok. Belki bu topluluğa aitler. Dördüncüsü de Diyarbakır bölgesinde Dicle’nin kuzeyinde yaşayan Şubriya isimli bir topluluk var. Bunların da yazılı belgeleri yok. Yerel dilleri olabilir diye düşünüyoruz. Yeni kazı döneminde tabletteki kadınların nasıl geldikleri bilgisine ulaşacak yeni tabletler bulmayı umuyoruz.”

Zengin bir coğrafyaya ışık tutacak

Doğu Anadolu Arkeolojisi ve Demir Çağı Kültürleri üzerine çalışmalarla tanınan arkeolog Nezih Başgelen ise tabletin önemini şöyle anlatıyor:

“Önemli bir Asur yerleşimi olan Ziyaret Tepe’de bulunan bu tablet Kuzey Irak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da oldukça karmaşık bir döneme ışık tutması açısından önemli bir tarihi belgedir. Özellikle M.Ö 13. yüzyıldan itibaren Asur kaynaklarında tabletin bahsettiği alanlarla ilgili bilgilere rastlanmaktadır. Örneğin başkent Asur’da bulunmuş bir tablette Asur Kralı I. Salmanassar’ın (M.Ö. 1263-1234) kendisine karşı ayaklanan ülkelere yaptığı sefer ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Diyarbakır yakınındaki Ziyaret Tepe’de (Tushan) bulunan bu tabletin ait olduğu süreç Urartu devletinin de önemli bir güç olarak geliştiği bir dönemdir. Bu alanın tarihi coğrafyasında Orta Toros ve Zagros Dağları arasında kalan bölgede batıdan doğuya doğru Geç Hitit devletleri; Orta Fırat bölgesinde Arami devletleri bulunmaktadır. Kumme ülkesi ise büyük ihtimalle Habur’un doğusundaydı. Van Gölü’nün güneyi ile Yukarı Botan Suyu’nun doğduğu yer arasında bulunan dağlık Hubuskia madencilik açısından stratejikti. Urumiye Gölü’nün batı kıyısında Gilzanu, Zagros Dağları’nın diğer yanında Parsua, Mana ve Amádája ülkeleri yer alıyordu. Bu ülkelerin dillerinin de farklı olduğu öngörülmekte ancak haklarında çok az şey bilinmekteydi. Bu açıdan Asur tarih yazıcılığının bize aktardığı bilgiler çok önemli. Tablette adları geçen kadınların bu ülkelerden birinden geldiğini rahatlıkla düşünebiliriz. Bu isimler üzerinde yapılacak araştırmalar yazılı kaynaklarda bugüne kadar adları geçmediği için tarihleri karanlıkta kalmış bu halkların kültürlerini ve tarihlerini aydınlatabilir.”

Ziyaret Tepe Höyüğü'ndeki kazıda, bilinmeyen kadim bir dilde yazılı tablet bulundu. Keşif, ilk çok kültürlü medeniyet olan Asurlular'ın örgütlenmesini aydınlatacak

YANGIN YARADI

Tushan'da M.Ö. 8'inci yüzyılda yakıldığı belirlenen bir sarayın kalıntıları arasında bulunan tek bir kil tabletten ortaya çıkarılan bu yeni dil, dünyanın ilk çok kültürlü imparatorluğunun örgütlenme yapısını göstermesi açısından da son derece önemli sayılıyor. Kil tabletin günümüze ulaşmasının nedeni ise saraydaki yangın olmuş. Sarayı kül eden yangın, kil tablette ise fırınlanma etkisi yaratarak günümüze kadar gelmesini sağlamış. Sarayın taht odasındaki tableti, ABD'deki Akron Üniversitesi'nden Prof. Timothy Matney'in liderlik ettiği grupta yer alan Mainz Üniversitesi'nden Dr. Dirk Wicke'nin bulduğu belirtildi. Keşfe ilişkin İngiliz Cambridge Üniversitesi dün bir açıklama yaptı. Dr. John MacGinnis, çini yazısıyla yazılmış tabletin saraya bağlı kadınların isim listesinden ibaret olduğunu söyledi. "Yaklaşık 60 isim okunur nitelikte. Bir veya iki tanesi Asur isimleri. Birkaç tanesi o dönemin bilinen dillerinden Luvian veya Hurrian'dan geliyor. Ancak çoğu daha önce bilinmeyen bir dilden gelmiş" dedi. MacGinnis, arkeolojik çalışmaların, keşfedilen yeni dil hakkında daha fazla bilgi ortaya çıkarabileceğini umduklarını söyledi. 

Editör: Haber Merkezi