Teknolojinin gelişimi ve makinelerin yükselişi, insan hayatında ciddi değişimlere sebep olmaktadır.  Yaşadığımız son yüzyılda, insanın yaşam formlarında büyük kırılmalar meydana geldi. Eskinin dar bir çerçevede şekillenen ve beslenme, barınma, korunma ihtiyaçları eksenli hayat formu yerine farklı ihtiyaçları olan ve bize göre sosyalleşmesi problemli kuşaklar geliyor.

Sosyal bilimler son 70 yıldaki değişimleri x, y, z kuşakları olarak tanımlar.

X kuşağı 1965-1979 doğumlu olanları kapsıyor. Bu kuşağın en genci 40, en yaşlısı 54 yaşındadır. Belirgin özellikleri kurallara uyumlu, aidiyet duygusu gelişmiş sorumluluklarını bilen ve çalışmayı seven bir kuşaktır. Teknolojik dönüşüme şahit olmuşlardır. Merdaneli çamaşır makinesinden otomatik olanına, radyo ve televizyondan modern bilgisayarlara şahitlik etmişlerdir.

Y kuşağı 1980-1999 doğumlu olanlar. Yani 20 ile kırk yaş aralığındakiler. Özgürlüğüne düşkün, bireysel düşünen, kuralları sevmeyen, asi ruhlu dediğimiz özellikler bu kuşağın belirgin vasıflarıdır. Ahlaki ve dini değerler örselenmiştir. Basit bir amaç için çok hızlı bir araya gelebilirler.  Genelde protest karakterlidirler. İş beğenmezler Çabuk sıkılırlar.

Z kuşağı 2000 den sonra doğanlar. Tablet ve telefon nesli de diyebiliriz. Sosyalleşmeyi telefonlar üzerinde yaparlar. Eskilerin oyuncakları yerine tabletle büyürler. Teknoloji hayatlarının her alanındadır. Çabuk tüketen ve çabuk sıkılan bir nesildir. Tozu, toprağı, yeşili, çamuru  ekip biçmeyi pek bilmezler. Sanal yaşarlar.  Aidiyet duyguları zayıftır.

Asıl mesele şudur ki; “Çocuğum beni anlamıyor. Zamane gençleri ne olacak, Artık saygı kalmadı. Eskiden öyle değildik.” gibi laflarımızı bir kenara bırakıp değişken ve hızlı evirilen bu hayat akışında ,  kuşaklar arası değerlerimizi aşılatacak eğitim metotlarını geliştirmenin yollarını aramalıyız.  Klasik metotlarla yeni neslin dünyalarına giremediğimiz gibi onlar için yabancılaşıyoruz. Ve anlaşılmaz olan biz oluyoruz.

Bu konuda atılacak ilk adımın aile bağlarının sağlam bir şekilde tesis edecek adımlardan geçtiğine inanıyorum. Büyükanne ve büyükbabanın olduğu, anne baba ve çocuklu bir ailede hem x hem y hem de z kuşağı vardır. Bu kuşaklar arasındaki değerlerin taşınması mümkün olmaktadır. Kuşaklar arası geçirgenlik sağlanmaktadır. En azından kuşaklar arası uçurumlar yaşanmaz. Aile bağlarının zayıf olduğu durumlarda, maalesef kuşaklar arası duvarlar daha da yükseliyor.

         Toplumsal hayatın her katmanında okulda, sokakta, köyde, şehirde, iş hayatında, üniversitelerde bu konuya kafa yormak ve inandığımız değerleri kuşaklara taşımak için çözüm üretmemiz gerekiyor. Aksi halde bizim olupta  bize benzemeyen çocuklarımızın davranışlarını yadırgamamalıyız.

 

                                                                                              Medeni GÜNER

                                                                                                   Eğitimci