Yeryüzü coğrafyasının en kadim ve en mazlum topraklarında yaşayan halkına; dünya medeniyetinde görülmemiş saldırı oldu.

 

 Yıl 1988

 Günlerden 16 Mart

                                 Yer Halepçe

             El-enfal (Ganimet) operasyonu adı verilen saldırı  ile tarihe meydan okudu zalimler..!

 

              Zalimlere ve zalimlerin yandaşlarına, katliama sessiz kalanlara yüzlerce Kürt çocukların kanı ganimet kaldı.

 

             Ey vahlar olsun onlara eyvahlar..!

 

 Ah Halepçe! Vah Halepçe! Bıkes Halepçe!

 

             Tüm Mazlumların ahı, kıyamete kadar Tüm zalimlerin üstünde cehennem ateşi ile beslenmiş gözyaşı yağmurların taşıdığı kara bulutlarla kaplansın.

            Ve Bu yağmurun şiddeti halepçeli çocukların baharını müjdelesin, yeryüzünün mazlumlarına çiçekler açsın.

 

 Dersimde, Halepçe de, İran da, Süriye de Kürtlerin üstünde bombalar yağdı.

   Ne çocuk dediler, ne çoluk çocuk, ne anne dediler, ne baba, ne acıdılar, ne gözyaşı döktüler.

 

           Türkiye deki tüm ırklara, kendisini Kürd sayanlara, kendisini Türk sayanlara, kendisini Müslüman sayanlara oturun ve gözyaşı dökün diyorum. İster akşam, ister gece yarısı, ister sabah namazında;

   İster aileniz ile, ister çocuklarınız ile, ister dostlarınız beraber ile ağlayın. Gözyaşlarınız döksün Halepçe’nin nehirlerine…

    Akan kırmızıyı; dağ nehirlerinden akan beyaz sulara dönüştürsün bu masum ve samimi gözyaşlarınız.

 

  Yıl 1988 sessiz tanık Ramazan Öztürk Bölgeye giden tek gazeteci şöyle anlatıyor.


           "Bütün sokaklar cesetlerle doluydu. Etrafta dayanılmaz bir koku hâkimdi. Körpecik bebelerden bazılarının derileri kavrulmuş, bazılarının vücudu mosmor kesilmişti. Cesetlerin çoğu kadın, çocuk ve yaşlı insanlara aitti. Bazı bebekler annelerinin kucağından fırlamış yerde sere serpe yatıyorlardı. Kimi evinin avlusunda kurulmuş sofra başında; kimi kapının eşiğinde; kimi bebeğini emzirirken; kimi oyun oynarken yakalanmıştı zehirli ölümün pençesine... 

          Şehrin dışındaki boş tarlalarda ise, toplu halde ölmüş yüzlerce insan vardı. Uzaktan bakıldığında, sanki tarlalarda ot yerine insan bedenleri biçilmişti. Bu açık hava mezarlığında, yine kadın ve çocuklar çoğunluktaydı. Hepsi birbirlerine sokulmuş, korkunç ölüme teslim olmuşlardı. 

           Bazıları ise, su birikintilerinin başında ölüvermişlerdi. Bunlar da, kimyasal gazların yaktığı vücutlarını suyla ıslatarak kurtulmaya çalışanlardı. Toplu cesetlerin arka planında, otlarken yine zehirli gazın etkisiyle telef olmuş ve vücutları şişmiş hayvanların görüntüsü göze çarpıyordu. Kısacası, bomba isabeti almış birkaç binanın dışında her şey yerli yerindeydi, ama bütün canlılar ölmüştü."

 

****

     Ah Halepçe! Vah Halepçe! Bıkes Halepçe!...

  Dünya Miletleri arasında Kimyasal ve nükleer silaha maruz kalmış iki millet vardır. Biri Japonlar, diğeri Kürtlerdir.

 

 Ve Allah ‘mutlak adalet’ nurunu tamlayacaktır. Boynuzlu, boynuzsuzdan hakkını alacaktır. Bizler bu şiarı ve imanı taşımaktayız.

 İnsanlığın ve ümmetin yetim çocuklarının bir tek duası kalmış. Cenabı ALLAH ‘a

 

Özgürlük ve adalet

Rahmet ve kuvvet

Birde bereket Ya ALLAH!

 

Yetimlerin ve mazlumların ahı çekilmez. Duaları makbuldür Mevla nezdinde…

 

Vesselam herkese..!              

Hazan Zal