Nijerya’daki kız çocuklarının kaçırılması üzerine, bugüne kadar Afrika’daki nice acıya duyarsız, özellikle Orta Afrika’da yaşanan vahşete karşı dilsiz ABD, İngiltere ve Fransa liderlerinden peş peşe açıklamalar geldi.
 
 
Barack Obama, haftalık konuşma kürsüsünü bile karısına terk etti. Obama’nın karısı, o konuşmada bütün dünyayı Boko Haram örgütünün kaçırdığı kız çocukları için seferber olmaya çağırdı. Fransız Cumhurbaşkanı Hollande, Nijerya’nın etrafındaki ülkelerle “güvenlik toplantısı” çağrısında bulundu. İngiltere Başbakanı Cameron, “Sorun sadece Nijerya değil. Bu, bir aşırı İslamcılık sorunudur. Biz, Pakistan’da da bu sorunla karşı karşıyayız. Afrika’nın öbür bölgelerinde, Ortadoğu’da, hatta İngiltere’de… Aşırı İslamcılıkla her yerde mücadele etmeliyiz. Okulda, üniversitede… Onu yenebilmek için yapabileceğimizi her şeyi yapmalıyız” dedi. Nitekim bunlar hiç gecikmeden Nijerya’ya özel birlikler gönderdiler. Kısa bir süre sonra onlara israil de katıldı.
 
Dertleri gerçekten insanlık mı? Dertleri insanlıksa bugüne kadar Afrika’da katledilen Müslüman hatta Hıristiyan kadın ve çocuklar insan değil miydi? Ya da Myanmar Müslümanları? Onlar, insandan başka bir türden mi geliyor yoksa?
 
Batı’nın politikalarında hiçbir zaman değerler, menfaatin önüne geçmedi. Batı, her zaman değerleri, menfaati için bir atlama tahtası olarak kullandı.
 
Mesele gayet basit: Nijerya’da petrol var ve uluslararası çıkar grupları, karışıklık çıkararak oraya müdahale etmek istiyor. Bunun için oraya fikri yatırım yapıyor, sonra bunun ürününü alacak tahriklerde bulunuyor, aldığı neticeyi medya üzerinden dünyaya pazarlıyor, dünya kamuoyunun acı hissetme halini kendi menfaati için sömürüyor. Boko Haram, kızlar… Sadece birer atlama tahtası…
 
Afrika’nın enerji kaynakları, dünyanın bütün çıkar gruplarının iştahını kabartıyor. Çin orada, Rusya orada… Ancak bugüne kadar hep Fransa’nın adı duyuldu, onun da yanına İngiltere katıldı.
 
Biri var ki saklı durdu… Afrika’daki şeytanın ta kendisi… Düne kadar Afrika’da israil’in tek tek ilişkilerinden söz edilirdi: israil’le ırkçı eski Güney Afrika Cumhuriyeti arasındaki bağ,  israil- Etiyopya işbirliği, israil-Kenya yakınlaşması, israil’in Güney Sudan projeleri, Tanzanya’nın israil’e destek vermesi… Bugün, israil’in bütün bir Afrika politikasından söz ediliyor. Hatta israil sözcüleri Afrika’da stratejik ortaklıklar dahi gündeme getiriyor.
 
Afrika halklarının sadece ırkçı eski Güney Afrika Cumhuriyeti ile ilişkisi için bile olsa israil’den nefret etmeleri gerekmez mi? Afrikalılar, ne Güney Afrika Cumhuriyeti uygulamalarını unutmuş ne Yahudi köle tüccarlarını ne de Amerika’da yüzyıllarca süren kölelik düzenini…
 
Birkaç yıl önce bir israil başbakanının herhangi bir Afrika ülkesine gitme cesareti yoktu. Bugün de yok sayılır. Dışişleri bakanlarının ziyaretleri bile sık sık gecikmelere uğrar ve neredeyse hiç gerçekleşmez… İsrail, bu psikolojik engeli aşmak için Güney Afrika’nın ünlü lideri Nelson Mandela’nın MOSSAD tarafından yetiştirildiğini bile yaydı, dünya basınını da bunun için seferber etti. Değişen çok şey olmadı… Afrika’nın köle ruhlu idarecileri israil’le bağ kursalar da Afrika halkları israil’den nefret etmeye devam etti. Yahudi zencileri bile insan kabul etmekte tereddüt yaşayan bir israil, diğer zencileri nasıl insan kabul ederdi ki? Afrika, bunun farkındaydı. 
 
Ama emperyalistler, düne kadar doğrudan kendi ihtiyaçları için dünyayı sömürüyorlardı. Bugün mazlum milletlerin ihtiyaçlarını alet ederek sömürüyorlar.
 
İsrail, İslam’a duyduğu kinle, Afrika’da İslam’a karşı bir Hıristiyan örgütlenmeye gidiyor. Yabancı bir haber sitesinin tespitiyle, israil, Afrika’da İslam’a karşı Hıristiyan örgütlenmesinin etkili bir tarafını oluşturuyor. Uzun bir süredir; Etiyopya (Habeşistan), Güney Sudan, Kenya, Nijerya… girebildiği her yere girerek Hıristiyanları Müslümanlara karşı kışkırtacak, örgütleyecek her tuzağı oluşturuyor.
 
Ve ne yazık ki Afrika halklarının israil’den “aldıkları” var. Afrika halkları için çok değerli; israil için ise çok ucuz bir katkı… Afrika, uzun yıllar açlıkla pençeleşti; tarımda teknik desteğe ihtiyaç duyuyor ve israil, neredeyse her Afrika ülkesine tarım uzmanı desteği vaad ediyor, bu desteği pek çok ülkeye de veriyor. Onun yanında, sosyal politikalar deneyimi gibi deneyimleri de ek hizmet olarak aktarıyor!
 
Bu çağda iktidar, bilginin efendisi olmaktan geçiyor. İsrail’de bilgi var; Afrika’nın köle ruhlu politikacıları israil’le kurdukları kirli ilişkileri ülkelerinin bu bilgiye duydukları ihtiyaç üzerinden izah edebiliyor. Afrika’daki asıl şeytan israil’dir ve israil, Batı için çok değerli o şeytanlığı Afrika’nın bilgiye duyduğu ihtiyaç üzerinden yapıyor.
 
Bunu duyunca İslam dünyasının Afrika’ya tarım bilgisi dahi sunamamasını sorgulamak gerekmiyor mu? İslam dünyasında bilgiye, eğitime karşı savaşanların inanç ve günlük ibadetleri ne olursa olsun farkında olmadan israil çıkarına, şeytan hesabına iş gördükleri tespiti haklılık kazanmıyor mu?
 
Soma`daki maden faciasında hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederim.
Kaynak: Abdulkadir Turan - Doğruhaber
Editör: Haber Merkezi