Silvan ilçesinde, kendisini aldattığını iddia ettiği 6 çocuklu eşini öldürdüğü gerekçesiyle yargılanan sanık H.Ş, "eşini kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, "sanığın suçu, maktulden gelen haksız tahrik neticesi işlediği" kanaatine vararak, cezayı 20 yıla indirdi.

Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen karar duruşmasına, tutuklu sanık H.Ş. ile yakınları olan tutuksuz yargılanan sanıklar M.T.Ş, C.Ş. ve S.Ş. katıldı. Diğer tutuksuz sanıklar B.Ş, T.Ş. ve maktulün kardeşi F.G. ise duruşmaya katılmadı.

-Savcı, "töre" dedi-

Cumhuriyet savcısı, hazırladığı mütalaayı mahkemeye sundu. Olayın detaylı bir şekilde anlatıldığı mütalaada, maktul Ceylan Ş'nin cesedinin 18 Ekim 2010 günü Demirkuyu köyü yakınlarındaki çalılar arasında bir çoban tarafından bulunduğu belirtildi.

Yapılan otopsinin ardından 15 gün boyunca Silvan Devlet Hastanesi Morgu'nda bekletilen cenazenin daha sonra Kimsesizler Mezarlığı'nda defnedildiği kaydedilen mütalaada, "Cesedin bulunduğu yer ve yatış şekli, ayaklarındaki çamur ve toprak izleri birlikte nazara alındığında, maktulün bir başka yerde öldürüldükten sonra sürüklenerek bir araca taşındığı, daha sonra olay yerine gelindiği, araçtan indirilip sürüklenerek yüz üstü bırakıldığı değerlendirilmektedir" denildi.

Olayla ilgili Diyarbakır Jandarma Komutanlığı'na yapılan bir ihbarda, kimliği tespit edilemeyen maktulün Ceylan Ş. olduğu ve eşi H.Ş. tarafından 'namus davası' nedeniyle öldürüldüğünün ileri sürüldüğü ifade edilen mütalaada, şöyle denildi:

"İhbarcı, Ceylan Ş'nin olaydan 7-8 ay önce ikamet ettiği köyde M.Ş. tarafından tecavüze uğradığı, bu olayın aile arasında infiale neden olduğu, M.Ş'nin köyden kaçtığı, Ceylan Ş'nin de eşi H.Ş. tarafından köyden götürüldüğü ve kendisinden bir daha haber alınamadığını bildirdi. Bismil'de yakalanan H.Ş, fotoğraftan maktulü teşhis etti. H.Ş, ifadesinde, atılı suçlamayı kabul ederek, suçu tek başına işlediği, herhangi bir aile meclisi kararı alınmadığını, Erzurum'dan döndükten sonra eşiyle arabada tartışma yaşandığı, eşinin kendisine,

'Beni eve götürsen de sana karılık yapmayacağım. Sen erkek değilsin' dediğini ve bunun üzerine bir anlık öfkeyle eşini öldürdüğünü beyan ettiği belirtildi."

Mütalaada, sanık H.Ş'nin eşi Ceylan Ş'yi, kendisini aldattığı düşüncesiyle,

'töre gereği namusunu temizlemek' için boğazını sıkarak, göğsünden 2 kez bıçaklayarak ve göz kapağı ile bacaklarına sigara basıp eziyet çektirerek öldürdüğü gerekçesiyle TCK'nın "Töre saikiyle eşini tasarlayarak ve eziyet çektirerek öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasını talep etti.

Cumhuriyet savcısı, diğer sanıklar için de "atılı suçu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve somut, inandırıcı delil elde edilemediğinden" ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesini istedi.

Sanık H.Ş, yaptığı son savunmasında, eşiyle severek evlendiklerini belirterek, "6 çocuğumuz olduğu halde nasıl bana ihanet etti anlamıyorum" dedi.

Tutuksuz yargılanan sanıklar M.T.Ş, C.Ş. ve S.Ş. de beraatleri yönünde karar verilmesini talep etti.

Mahkeme heyeti, verdiği kısa bir aranın ardından sanık H.Ş'yi TCK'nın

"eşini kasten öldürmek" suçunu kapsayan 82/1-d maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. "Sanığın suçu, maktulden gelen haksız tahrik neticesi ile işlediği" kanaatine varan mahkeme, indirim uygulayarak cezayı 24 yıla düşürdü.

Sanık H.Ş'nin yargılama sürecindeki davranışını da dikkate alan mahkeme, verilen hapis cezasını 20 yıla indirdi.

Mahkeme, diğer sanıklar, M.T.Ş, C.Ş, S.Ş, B.Ş, T.Ş. ve maktulün kardeşi F.G'nin de üzerine atılı "töre saikiyle kasten adam öldürmeye azmettirme" suçunu işlediklerinin sabit olmaması nedeniyle ayrı ayrı beraatlerine karar verdi.

Editör: Haber Merkezi